20 Ekim 2008 Pazartesi

Küresel Isınma Nedir?

Küresel ısınma, dünya atmosferi ve okyanuslarının ortalama sıcaklıklarında belirlenen artış için kullanılan bir terimdir. Bu olay son 50 yıldır iyice saptanabilir duruma gelmiş ve önem kazanmıştır.Dünya'nın atmosfere yakın yüzeyinin ortalama sıcaklığı 20. yüzyılda 0.6 (± 0.2)°C artmıştır. İklim değişimi üzerindeki yaygın bilimsel görüş, "son 50 yılda sıcaklık artışının insan hayatı üzerinde farkedilebilir etkiler oluşturduğu" yönündedir [1].Küresel ısınmaya, atmosferde artan sera gazlarının neden olduğu düşünülmektedir. Karbondioksit, su buharı, metan gibi bazı gazların, güneşten gelen radyasyonun bir yandan dış uzaya yansımasını önleyerek ve diğer yandan da bu radyasyondaki ısıyı soğurarak yerkürenin fazlaca ısınmasına yol açtığı ileri sürülmektedir.Su buharı, diğer sera gazlarından farklı olarak güneşten gelen radyasyonun şiddetine ve gezegenin ortalama ısısına göre sabit olan bağlı bir değişkendir.
Dolayısıyla küresel ısınma konusunda pasif etkiye sahiptir. Ancak diğer sera gazları, yer yer bağımsız değişken olarak küresel ısınma üzerinde aktif bir etki yaratabilirler. Örneğin karbondioksit, yoğun volkanik etkinlik sonucu ya da insanlar tarafından fosil yakıtların yakılmasıyla yoğun olarak atmosfere salınabilir. Bu durum, gezegenin ortalama ısısından bağımsız olarak ortaya çıkabilen ve ortalama ısının artması sonucunu doğuran bir etken olarak işlev görür.Bugün için bilim çevrelerinde küresel ısınmadan başat rolün atmosferde karbondioksit oranının artmasına bağlanmaktadır. Her ne kadar atmosferdeki karbondioksit,yeşil bitkilerin fotosentez olayında, karbondioksitin litosfer yüzeyinde suda çözünmesiyle, atmosferden çekilmekte ise de, bu mekanizmaların kapasitesinin üzerinde karbondioksit salınımı, gezegen üzerinde sera etkisi yaratmaktadır.Su buharı dışındaki sera gazları dolayısıyla gezegen yüzeyindeki ortalama ısının artması, buharlaşmanın artmasına yol açacaktır. Bu ise atmosferde daha fazla su buharı, yani bulut oluşmasına yol açar. Bulutlar, güneşten gelen radyasyonun bir bölümünü dış uzaya yansıtırken bir bölümünü soğurarak ısınırlar, bir bölümünü de yeryüzüne geçirirler. Litosfer ve hidrosfere ulaşan bu radyasyonun da bir bölümü soğurularak ısınmaya yol açarken bir bölümü dış uzaya yansır. Dış uzaya yansıyan radyasyon yeniden bulut kütlesi ile karşılaştığında, aynı olaylar yaşanır, yansıtılır, soğurulur, dış uzaya kaçar.Bu mekanizma, su buharı dışındaki sera gazlarının atmosferde artması sonucu bulutların sera etkisini artırmakta, küresel ısınmaya yeni bir katkıya yol açmaktadır.Özetleyecek olursak “Küresel ısınma” denince, bütün dünyada sıcaklığın sistematik bir şekilde artması süreci anlaşılmaktadır. Bu yolla bir iklim değişikliği meydana gelmektedir. Çünkü sıcaklık artınca buharlaşma artar, yağışlar ve hava hareketleri değişir. Küresel iklim değişikliğini; belirli olmayan zamanlarda meydana gelen hava halleri değişikliği ile karıştırmamak gerekir. Örneğin belirsiz zamanlarda veya herhangi bir mevsimde meydana gelen kuraklık (örneğin bizde kış kuraklığı) veya yaz kuraklığı olan bölgelerde yağışlı yazlar olayı “hava değişikliği” olarak nitelenir yani iklim değişikliği değildir. O nedenle son 10-15 yıl içinde, sıcaklığın bütün dünyada sistematik olarak artışı, 1983 yılından itibaren ölçmelerle belirlenmiştir. Son yüzyılın en sıcak ve en kurak yazları son 8 – 10 yıl içinde yaşanmıştır. Sıcaklık ölçümleri ile elde edilen bu sonuçları, bazı buzul erime olayları da desteklemektedir. Örneğin, güney kutbundan şimdiye kadar görülmemiş büyüklükte buzul parçalarının koparak ayrılması, İzlanda Buzul’larının son 30 yılda şimdiye kadar görülmeyen bir hızla erimeleri, Himalaya ve Alpler’de cereyan eden buzul erimesi süreçleri gibi dünya üzerinde yaygın olarak görülen süreçler “Küresel Isınma” gerçeğinin yadsınamaz kanıtlarıdır.

IPod

iPod, Apple firması tarafından çıkartılan bir sabit disk veya flash tabanlı dijital müzik çalarlardır.
Apple iPod, Classic (Photo, Video), Touch, Mini, Nano, Shuffle çeşitleri vardır.
iPod Classic zamanla 5 nesil olarak piyasaya sürülmüştür. 4. nesil iPod 20 GB sabit diskle iken 5 ve 5.5 nesil iPod'lar foto veya video özellikli 30, 60 , 80, 160 GB lık sabit disklerle donatılıdır. Beyaz ve Siyah ana renklerde olup OEM veya eşantiyon maksatlı armalı ve renklileri üretilmiş ama bunlar piyasaya sürülmemişlerdir.

iPod, iPod nano ve iPod shuffle
iPod, piyasaya sürüldüğünde yepyeni bir tasarım harikası olan ClickWheel (tıkla-teker) ile kullanımda bir çığır açıyordu. Kullanıcı parmağını ClickWheel üzerinde gezdirdikçe menüler arasında geziyor, sesi ayarlayabiliyor, şarkıyı ileri geri sarıp MP3 teknolojisindeki 5 yıldız üzerinden yapılan değerlendirmeleri düzenleyebiliyordu.
Tabi ki iPod'un bu başarısı sadece ClickWheel'a bağlı değildi. 20GB gibi bir boyutta saklama kapasitesi onun rakipleri arasından kolayca sıyrılmasına yardımcı olan bir başka özelliğiydi. 60GB ile yaklaşık olarak 15.000 adet ortalama bir mp3 dosyası barındırabiliyor, bunun yanında taşınabilir disk özelliği ile kullanıcıların büyük kapasiteli bir diske sahip olmalarına imkan veriyordu. Bu kadar büyük kapasitesine rağmen olabildiğince küçük boyutları onu alanında en aranan cihaz haline getirdi.
iPod ağırlığı yaklaşık 50 gram olan Toshiba sabit sürücüsü kullanıyor. Ayrıca cihazı idare edebilmek için bir işletim sistemi ve MP3 oynatıcı geliştirmek yerine, birçok eski Apple çalışanının olduğu Pixo isimli şirketin işletim sistemini, MP3 oynatıcı olarak da PortalPlayer adlı şirketin oynatıcısını satın aldı.
Rakiplerinin aksine, iPod dosya aktarımını Highspeed Universal Serial Bus USB 2.0 veya iLink IEEE 1394 FireWire standartı ile 480Mbit/saniye varan dosya transfer imkanına sahiptir. Özel şık kutusunda, bir Firewire data transfer kablo, şarj adaptör, kitapçık, CD ve temizleme bezini ihtiva eder. iPod'ların diğer özelliği özel tasarımlı giriş ile çeşitli aksesuarları kullanabilirsiniz (msl. Bose ses sistemi, iTrip FM Frekuenz yayıncısı, çeşitli kullaklıklar, Video TV bağlantı seti, uzaktan kablolu veya kablosuz kumanda vs.). Classic serisi gümüş veya siyah renklerden oluşur. Mini, Nano ve Shufle lar ise diğer renklerdede vardır.
Tabii ki, iPod ilk çıktığında belki bu kadar çok özelliğe sahip değildi. Müzik dinlerken zaman geçirmek için, günümüzde sahip olduğu oyunları barındırmaması kullanıcılar tarafından eksiklik olarak bildirilmiş, kullanıcı isteklerini dikkate alan Apple, oyunlar geliştirip yeni sürüm iPodlar ile kullanıcıya sundular.
İlk geliştirmelerden sonra, 2002 yılında çıkarılan iPod 10GB serisi daha hatasız bir yazılım ve yeni bir ekolayzır sunuyordu. Peşi sıra çıkan sürümlerle 20 ve 30GB'lik modeller kullanıcılar tarafından satın alınırken, git gide artan ünü yan sanayi iPod ürünlerinin de piyasada yer almasına neden oldu. Çok çeşitli ses sistemleri, uzaktan kumandalar, iPod ile çalışan ses kayıt cihazları gibi ürünler de bu pazarda önemli yer buldular.
iPod'ları Apple'in MacOS işletme sistemi yanında Windows'a porte edilmiş iTunes adlı yazılımla PC'lerle dosya karşılaştırma komforlu olarak yapılabilmektedir. Burda Apple'in özerklik anlayışı dahilinde doğrudan sabit disk tanımı ile müzik dosyalarının transferine izin vermemektedir. Buna karşılık iTune yazılımı ve portalı aracalığı ile şarkı dosyalarını, podcast'ları veya video dosyaları yasal yoldan satın alıp iPod'lara kayıt edilebilmektedir.
Amerika pazarından sonra Avrupa pazarına girmek isteyen Apple, burada bir engelle karşılaştı. Avrupa ülkelerindeki yasalara göre bu tip cihazların sağlayabileceği en yüksek gürültü seviyesi 100 desibel olarak belirlenmişti ki, iPod bunun üzerinde ses verebiliyordu. Bunun üzerine tekrar düzenlenen Avrupai iPodlar aynı yılın Ekim ayında piyasaya sürüldüler. iPod satış stratejisine bağlı olarak ertesi yılın başında yeni bir seri daha çıktı. Bu seride kullanıcılar iPodlarının arkalarına hayran oldukları kişi veya grupların imzalarını işlettirebiliyordu. Tabi ki bu hizmet 50 dolarlık bir ücrete taabiydi.
iPod'un başarısının ardındaki iTunes Music Store (iTMS) henüz ülkemizde müzik ve video satışına başlamamıştır.
iPod'un tasarım ve teknoloji yanında felsefesi her zaman korsan üreticilerin ilham kaynağı olmuşsada, kalite yönünden orjinalleriden çok uzakta olan çin malı sahteleri bulunur.
iPod serisinin en yeni ferdi iPod Touch 32GB dır. Bütün çepheyi kaplayan dokunmatik ekrana sahip Touch'un multimedia özellikleri ağır basıyor. Ekran görüş ve kullanış, duruşa göre kendiliğinden dikey veya yatay hale gelebilmektedir ve en küçük 10 yaşındakiler kullanabilir.

NanoTeknoloji Nedir?

Sözlük Anlamı: Nano kelimesi Yunanca nannos kelimesinden gelir ve “küçük yaşlı adam veya cüce” demektir. Günümüzde nano, teknik bir ölçü birimi olarak kullanılır ve herhangi bir birimin milyarda biri anlamını taşır. Genellikle metre ile birlikte kullanılır. Nanometre, 1 metrenin milyarda biri ölçüsünde bir uzunluğu temsil eder (yaklaşık olarak ard arda dizilmiş 5 ila 10 atom). Teknoloji kelimesi ise yine Yunanca tekhné ve logia kelimelerinin bir araya gelmesiyle oluşur. Tekhné el işi veya sanat, logia ise bir konunun çalışılması olarak tercüme edilebilir. Teknoloji genellikle çevre üzerinde kontrol sağlamak amacıyla araç yaratılması olarak tanımlanır. Başka bir anlamla ise teknolojiyi, bilimsel metodların ticari amaçlar için kullanılması olarak yorumlayabiliriz. Genel Tanım: Nanoteknoloji, çok genel tanımıyla, istisnai şekilde küçük (yaklaşık atom boyutlarında) yapıların ticari bir amaca hizmet edebilecek şekilde düzenlenmesidir. Başka şekilde tanımlamak gerekirse: Maddeler üzerinde 100 nanometre ölçeğinden küçük boyutlarda gerçekleştirilen işleme, ölçüm, modelleme ve düzenleme gibi çalışmalar nano-teknoloji çalışmaları olarak nitelenir.

30 Eylül 2008 Salı

24 Ağustos 2008 Pazar

SOBELENMİŞİİİMMMM....

Blog yazmaya başladığımdan beri ilk defa sobelendim

veeee buda sevgili arkadaşım
htp://busecegunler.blogspot.com (buse) tarafından oldu....

1. Blog yazmaya ilk defa nasıl başladın?
Ben ilk defa kızım için blog yaptım 5 mart 2008 de başladım http://www.melisoztas.blogcu.com/

2. Blog yazılarının konusunun belli bir çizgide olması için çaba gösteriyor musun? Yoksa içinden geldiği gibi mi yazıyorsun?
Kızımın bloğuna yazarken özen gösteriyorum,diğer bloglarım için belli bir çizgi yok, blog çizgi tanımazzz derrmişim :)

3.Blog yazmak için gün içinde bazı şeylerden feragat ediyor musun?
Etmemmii yine kızım diyicem :)ama kızım hariç bazı şeylerden feragat ediyorum meselaaa yemek birdee sigaraa :)

4. Blog yazmak senin için eğlenceli bir uğraşken şimdi artan bekleyiş yüzünden zorunlu bir hal almaya başladı mı?
Hayır,zevkli olduğu için sorun yok

5. Blog yazmayı daha ne kadar sürdüreceksin?
Tarih veremem ama uzun bir süre olacağı belliiii......
evveeettt şimdi sıra geldiiii sobelenecek arkadaşımaaaa
mmmmm kimmm desemmm
bulduumm
kolay gelsin arkadaşım

23 Ağustos 2008 Cumartesi

GREECE

Chios is an island ideal for family and single travelers alike, for those who seek history and culture and for those who simply want to experience Greece.Beautiful beaches and coves are along every twist and turn of the rugged coastline. As with all volcanic islands, Chios has it's share of mountainous area too and is great for walking and exploring. The mediaeval villages of the island are still lived in today and it is with great pride that the Chians keep their traditions, and their homes as they were centuries ago.is an island with a tumultuous and violent history leading us today into a passive, peaceful and welcoming environment blessed with a natural landscape of beauty and traditional villages.

3 Ağustos 2008 Pazar

BAHAMA ADALARI


Bahamalar (İspanyolca’da bajamar “Sığ Deniz”), tam adı BAHAMA ULUSLAR TOPLULUĞU, Batı Hint Adalarının kuzey-kuzeydoğu sınırını oluşturan takımadalar ve ülke. ABD’nin Florida eyaletinin güneydoğu kıyısı açıklarında Küba ve Hispaniola’nın (Haiti ve Dominik Cumhuriyeti) kuzeyinde yer alır. 700 kadar ada ile sayıları 2400’e ulaşan çıplak kaya oluşumunu kapsar. Bahamalar’ın toplan yüz ölçümü 13939 km², Nüfusu (1991) 261.000’dir. Başkenti an önemli ada olan New Providence’deki Nassau’dur. Diğer önemli adaları ise Andros, Büyük Bahama ve Eleuthera’dır.Tarih:Bahamalar’ın ilk sakinleri Kristof Kolomb’un Lucayan adını verdiği Aravak Yerlileriydi. Bunların kökeni Güney Amerika’dan gelen ve Karaip’ler tarafından kuzeye Antil Denizi’ne sürülen Aravaklara dayanmaktadır. Komşu Karaiplerin tersine genellikle barışçı olan Aravaklar daha çok balıkçılık ve tarımla uğraşır insan eti yemezlerdi. 1492‘de Yenidünya’ya varan Kristof Kolomb’un ilk olarak Bahamalarda Yerlilerce Guanahani olarak adlandırılan adaya ayak bastığı sanılmaktadır. İspanyollar Bahamalar’a yerleşmek için bir girişimde bulunmadılar ama düzenledikleri baskınlarla barışçı Aravakları toplayıp Hispaniola madenlerinde çalıştırdılar. Bu köle avları sonucu adaların nüfusu azaldı. Yüzyıl kadar sonra İngiliz göçmenler buraya geldiğinde adalarda hiç bir insan yaşamıyordu. 1629’da İngiliz Kralı I. Charles Bahamları bakanlardan birine bağış olarak verdi. Bahamalar 1970’te Albermarle dükünün de aralarında yer aldığı Güney Carolina kolonisi sahiplerine yeni bir mülk kolonisi olarak verildi. Korsanlık başlıca geçim kaynağı ve yaşam biçimi haline geldi. Bahamalar 1917’de yeniden tahta bağlandıktan sonra korsanlığa son vermek için ciddi çabalar gösterildi. İlk krallık valisi olan Woodes Rogers büyük ölçüde kendi servetini harcayarak korsanlığı önlemeyi başardı. 1776’da bir kaç gün ABD Deniz Kuvvetlerinin, 1782-83 arasında da İspanya elinde kalan adalar, Versailles antlaşmasıyla (1783) yeniden İngiltere’ye verildi.Mayıs 1963’te Londra’da toplanan bir konferansta adalar için yeni bir anayasa hazırlandı. 1967 genel seçimlerinde Lynden Pindling liderliğinde iktidara gelen İlerici Liberal Parti, ırk ayrımına son verilmesi ve tam bağımsızlık için çalışarak ekonomide yabancıların yerini Bahamalalıların almasını sağladı. Bahamlar 1973 yılında bağımsızlığını kazandı.Bahamalar 1983’te Karayipler Topluluğu ve Ortak Pazarı’na (CARICOM) üye oldu.Doğal Yapı:Bahamalar güney ve batısındaki karalardan derin kanallara ayrılan bir denizaltı yükseltisinin su üstüne çıkmış uzantılarından oluşur. Çoğu dar ve uzun olan adaların Atlas Okyanusu’na bakan kuzeydoğu yamaçlarında kıyıya vuran dalgaların ve alize rüzgarlarının taşıdığı kumlardan oluşmuş tepecikler uzanır. Bahamlar’ın en yüksek noktası Cat Adasındaki Alvernia Dağıdır. Adaların mercan kayalıklarıyla çevrilidir. Bahamalar’da hiç akarsu yoktur.İklim:Bahamalar’ın iki mevsimli yumuşak astropik iklimi büyük ölçüde Gulf Stream Akıntısı ile Atlas Okyanusunun meltemlerinin etkisi altındadır. Ortlama sıcaklık kış aylarında 21 derece, yaz aylarında 27 derecedir.Nüfus:Bahamalar’da Avrupalılar ile köle ticareti yoluyla adalara getirilen Afrikalıların karışımından oluşan bir halk yaşar. Yalnızca 22 kadar ada ve köyde yerleşim vardır. Nüfusun %59,1’i kentlerde %40,9’u kıyılarda yaşar. Bahamlarda nüfusun beşte ikisi 15 yaşın altındadır. Ülkenin resmi dili İngilizcedir. EkonomiBüyük ölçüde turizm ve uluslararası finans hizmetlerine dayanan bir Pazar ekonomisine sahip olan Bahamalar’ın 1989 gayri safi milli hasılası (GSMH) 2 Milyar 820 Milyon ABD dolarını bulmuştur. Tarımın GSMH ve istihdam içindeki payı %5 dolayındadır. Ülkenin gıda gereksiniminin nerdeyse tümü büyük ölçüde ABD’den yapılan ithalatla sağlanmaktadır. Bölgenin bol güneşli iklimi domates, muz, ananas, mango, guava, guanabana ve greyfurt gibi meyvelerin yetiştirilmesine elvermektedir. Madencilik yalnızca tuz ve çimento üretimine dayanır. Bahamalar’ın en önemli sanayi merkezi olan Büyük Bahama’daki Freeport’ta büyük bir çimento fabrikası vardır. Kültürel YaşamYerel halkın özelliklerini yansıtan Bahama kültürü, komşu adalardan gelme bazı etkiler de taşır. Çeşitli geleneksel toplu eğlencelerin en önemlisi Noel’i izleyen günde ve yılbaşında düzenlenen Jankanoo geçit törenidir. Törene katılanlar özel olarak kendilerine ayrılan ana caddede süslü giysiler içinde inek çanları ve davullar çalarak yürür ve Afrika kökenli goombay ritmi eşliğinde dans ederler. Nassau’da amatör koro tiyatro ve dans toplulukları yerel özellikler taşıyan gösteriler sunarlar. Bahamalılar son yıllarda resim ve edebiyat alanında çeşitli eserler vermişlerdir.Kaynak: tr.wikipedia.org/wiki/Bahama

DUBAİ


Dubai, Birleşik Arap Emirliklerini oluşturan 7 emirlikten birisi. Ülkenin en büyük emirliği, kalbi sayılabilecek bir emirlik.
Buraya bireysel olarak gidecekseniz, yani organize turlarla gitmeyecekseniz, en iyi yöntem Türk Hava Yolları'nın uçaklarıyla gitmek. Ayrıntılı bilgi için burayı tıklayınız.
Ayrıca bir başka alternatif ise, belki en iyisi turlara katılarak gitmek. Çünkü bu şekilde giderseniz, uçak bileti ve otel fiyatları çok uyguna geliyor. Turun bu imkanlarından faydalanıp, sonra da alışveriş yerlerini ve ilginç yerleri sitemizden alacağınız bilgiyle kendiniz rahatlıkla gezebilirsiniz.PEKİ VİZE DURUMU NASIL!
Birleşik Arap Emirlikleri, Türk vatandaşlarına vize uyguluyor. Ama durun hemen korkmayın. Saatlerce öyle vize kuyruklarında beklemiyorsunuz.İlk olarak Türkiye'den de vize alarak Dubai'ye gidebilirsiniz. Ama vize alırken en önemli ayrıntı, Dubai'de bir otelde rezervasyonunuzun yapılmış olması isteniyor. Bu işlem ise günümüzde çok da zor değil. İnternet sayesinde bir gün içinde Dubai'de kesenize göre bir otelde rezervasyon yaptırabiliyorsunuz.
Diyelim Türkiye'den vize alamadınız. Yine de Dubai'ye gitmek istiyorsunuz. Merak etmeyin. Bunun da alternatif yolları var. Emirates Havayolları ile Dubai bağlantılı bir seferde Uzakdoğu'ya yolculuk yapıyorsanız, havayolu şirketi size kefil oluyor. Dubai için özel paket programları bile var. Emirates ile uçarsanız otel fiyatı çok düşük rakamlara geliyor. Vize işlemlerini de onlar hallediyor.Eğer Dubai'ye otel rezervasyonu yaptırırsanız Türkiye'den vize için hiç beklemeyin. Gideceğiniz otelin rezervasyon teyidini ve yetkilisinin telefon numarasını alın. Dubai havalimanına inince, pasaport polisi önüne kadar gidin. Pasaport kontrolü öncesinde gideceğiniz salonda, otel rezervasyonu yapanların karşılandığı bankolar göreceksiniz.
Hatta yanınızda rezervasyon teyid kağıdı yoksa, rezervasyon yapanların isimlerini biliyorsanız ücretsiz olarak kalacağınız oteli arayıp, rezervasyon teyidi kağıdını alana fakslatıyorsunuz. Dubai Emirliği bunun içni özel görevliler ayırmış. Deskler olusturmuş.Dubai'de şehir içni telefon görüşmeleri ücretsiz.Sonra da bununla pasaport bölümüne gidiyorsunuz. Otel rezervasyonunu kontrol eden görevli size orada kalacağınız günler için gerekli olan vizeyi sorgu sual olmadan veriyor.HAVALİMANINDAN ŞEHRE GİDİŞ.
Havalimanından şehre gidiş için ideal ve uygun olanı, terminal dışında otobüsler var. 3 dirhem tutuyor. Yani bir dolardan bile az. Çok sık olarak kalkıyor ve şehrin hemen her yerine gidiyor.
Havalimanından taksiye binmek isterseniz açılış 30 dirhemden başlıyor. Şehir içinde ise açılış, 3 dirhem. Daha sonra da kilometre başına belirlenen ücreti ödüyorsunuz.
Dubai'de yaşayanların sadece yüzde 20'si kendi ülkesinin vatandaşı. Gerisi ülkeye gelen yabancılardan oluşuyor. Hintli sayısı yüzde 55. Ülkede o kadar çok Hint kökenli insan var mi, hükümet artık Hintlilere oturma izni vermiyor.
Hayat yaz aylarında tamamen kapalı mekanlarda geçiyor. Çünkü sıcaklık ve nem ikisi birden insanı perişan ediyor. Dış mekanlarda özellikle, temmuz, ağustos aylarında yürümek mümkün değil.
Ülkenin ve Dubai'nin yol ağı çok iyi durumda. Her yerde tabelalar var. Yol kaybetmeniz diye bir şey söz konusu değil. Çöl ortasında petrol, ticaret ve diğer gelirlerle olabildiğinde yeşil modern bir şehir ortaya çıkarmışlar.

MALDİVLER

Maldivler, Hint Okyanusu'nda ve Sri Lanka'nın güneyinde yer alan, Asya'daki en küçük bağımsız ülke. Hint Okyanusu'nda 1200 adet küçük adadan meydana gelen, 764 km. uzunluğunda, 129 km. genişliğinde bir adalar topluluğu. Adaların en büyüğü 13 kilometrekarelik bir alana sahip. Bütün alanın %99 ‘u denizle kaplı muhteşem güzelliği ile bilinen bu adacıklar, sayısız isimde ve türde balıklarıyla sualtı gözlem ve su sporlarıyla mükemmel bir tatil ülkesi. "Son cennet" olarak da anılıyor. Son yıllarda, "balayı tatili" turları buraya yönlendiriliyor. Çiftlerin hayalini süsleyen Maldivler, kristal mavisi sularla kaplı. Özel bir ilgi ve çekim alanı yaratan adaya, önceleri budizm hakim olsa da, bir arap gezgini olan Al-Bar Bari sayesinde ulaşan müslümanlık hızla ada halkı tarafından kabul görmüş.
Sadece uçakla gidilebilen Maldivler'e vize alma zorunluluğu da bulunmuyor.. Adadaki bir tatil rüyadan da öte.. Renk cümbüşü ve hareketlilik dalgıçlıkla, sualtı fotoğrafçılığıyla uğraşan insanlar için de bulunmaz bir ortam yaratıyor. 1981 yılında batan "Victory" adlı batık gemi, dalgıçlar için bulunmaz malzeme. Gri köpekbalıkları, Barracudalar, Yarasa Balıkları, Deniz Kaplumbağaları ve Akrep Balıkları da, bu cennet adasındaki batık geminin içinde görülüyorlar. Adalar son derece berrak göllere ve bembeyaz kumsallara sahip. Ayrıca Maldivler'de tropikal bitkiler oldukça sık. Bunlar arasında hindistancevizi ağaçları en fazla yer tutuyor. 78 yıl boyunca İngiltere tarafından yönetilen Maldivler, 1965 yılında bağımsızlığını kazanmış. Başkenti ve en büyük kenti Male, resmi dili ise Dhivehi dili.
İklimMaldivler'in iklimi sıcak ve nemli. Günlük ortalama sıcaklık; 27 derece. Burada yaşayan halkın büyük çoğunluğu Sri Lanka'dan bir kısmı ise Hindistan ve Arabistan'dan gelmiş. Adaların toplam 210 tanesinde yerleşim var. Balıkçılık ve turizm, adalardaki başlıca geçim kaynağı. Binlerce Maldivli hergün balık avına çıkıyor. Birçok balıkçı, teknesini adalardaki hindistancevizi ağaçlarından yapıyor. Adalardan yaklaşık 30 km. açıyorlar. Elde edilen balıklar çoğunlukla Japonya ve Sri Lanka'ya ihraç ediliyor. Adada yetişen yiyecekler arasında ise ananas, hindistancevizi ve nar başta geliyor.
Din - Nüfus
Adaya önceleri budizm hakim olsa da, bir arap gezgini olan Abul Barakhat Al-Bar Bari sayesinde adalara ulaşan müslümanlık hızla ada halkı tarafından kabul görmüş ve günümüzde Maldiv Cumhuriyeti’ni nüfusunun tamamı müslüman olan birkaç ülkeden biri haline getirmiştir.
DevletTarih boyunca coğrafi konumu nedeniyle istilaya uğrayan adalar topluluğu, 1558-1573 yılları arasında Portekiz’in, daha sonra da 1953-1965 yılları arasında İngiltere'nin yönetiminde kalmıştır. En son olarak 1965 yılında İngiltere’den bağımsızlığın kazanılması ve 11 Kasım 1968 tarihinde cumhuriyet rejiminin ilan edilmesi sonrasında bağımsız bir devlet haline gelmiştir. Maldiv adalarına ulaşım sadece uçakla yapılmaktadır. Yolculuk öncesi vize alma zorunluluğu da bulunmamaktadır.
Sualtı, ayrı bir dünyaMaldiv Adaları'nın dalış tutkunlarını kendine çeken en önemli özelliği neredeyse sonsuz sayılabilecek dalış opsiyonu sunmasından kaynaklanıyor. Gerek mükemmel iklimiyle, gerekse sualtı görüşünün eşsizliğiyle Maldivler, çekim merkezi olmaya devam ediyor. Hemen hemen tüm tatil köylerinin profesyonel dalış okulları var. Bu özellik, yeni başlamak isteyen dalış meraklıları için bir avantaj.

2 Ağustos 2008 Cumartesi

EXCIMER LASER

Tıpta laser cihazlarının çok farklı konularda kullanım alanı bulunmaktadır. Bazı göz hastalıklarının tedavisinde de farklı özellikte laser cihazları yoğun olarak kullanılmaktadır. Excimer Laser, oftalmolojide kırma kusurlarını tedavi etmek için kullanılan laser cihazının cinsidir. Miyop-hipermetrop-astigmat gibi kırma kusurlarının Excimer Laser ile tedavisi, kuralları ve sonuçları belli olan güvenilir bir yöntem olarak tıp dünyasındaki yerini almış ve 1980'li yılların başından itibaren milyonlarca kişi tedavi olarak sosyal ve mesleki yaşantılarında gözlük ve kontaktlens kullanımının yarattığı kısıtlamalardan kurtulmuştur.
Excimer Laser, ArF gazı kullanılarak 193nm dalga boyunda ultraviole ışık üreten ve korneada yapılması gereken düzeltmeye göre ışını kontrol eden, içinde gelişmiş bir bilgisayar bulunan laser cihazıdır. Üretilen ışığın özelliği, üzerine düştüğü yerdeki kornea dokusunun molekülleri arasında karbon bağlarını çözerek istenilen bölgede ve miktarda dokuyu ortadan kaldırmak suretiyle korneaya yeni şekil vermesidir. Bu sayede gözlük takmayı gerektiren korneadaki şekil bozukluğu ortadan kalktığından, kişi gözlük veya lens kullanmadan net bir görüş elde eder. Hastanemizde kullanılan Excimer Laser cihazı, dünyanın en gelişmiş teknolojisine sahip olup, kendi içinde eye-tracker( göz izleme modülü) adı verilen hasta gözünü oynatsa dahi laser ışınını kontrol eden bir sistem bulunan FDA (Amerikan Sağlık İdaresi) onaylı cihazdır.

MISIR

Mısır (Arapça: مصر Mısr/Masr) adıyla bilinen Mısır Arap Cumhuriyeti (Arapça: Cumhûriyet Masr'al Arabiye) Kuzey Afrika'nın en kalabalık ülkesidir. Nüfusun büyük bir bölümü Nil Nehri boyunca yerleşmiştir.Asya kıtasında yer alan bölümü Sina Yarımadası ile birlikte 1.020.000 km²'lik bir yüzölçüme sahiptir. Batıda Libya, güneyde Sudan ve kuzeydoğuda Filistin ve İsrail'le kara sınırı bulunmaktadır. Mısır'ın kuzeyde Akdeniz'e, doğuda Kızıldeniz'e kıyısı bulunmaktadır.Mısır antik medeniyetiyle ünlü bir ülkedir ve dünyanın en çok ilgi çeken tarihsel anıtları yine buradadır. Giza Piramitleri, Karnak Tapınağı ve Krallar Vadisi en önemli tarihsel anıtlardır.Coğrafik olarak, Aşağı ve Yukarı şeklinde tanımlanan Mısır'da ekonomi; turizm, Nil ve aluvyonlu mümbit topraklarda yetişen Dünya'nın en kaliteli uzun elyaflı pamuğu Giza ile tekstil ürünleri ihracatına dayanmaktadır. Müslüman Kardeşler Örgütü'nün çeşitli dönemlerde Piramitlerde, Şarm El Şeyh'te gerçekleştirdikleri bombalı saldırılar turizm gelirlerini dönemsel olarak etkilese de Uzak Doğulu turistler için Mısır her zaman çekim merkezidir. Kahire dünyanın en büyük zincirlerinin 5 yıldızlı otelleriyle yoğun konaklama imkanına sahiptir. Nil boyunca dünyanın en önemli üç medeniyetinden biri olarak tanımlanan Eski Mısır'ın tapınaklarını görerek Assuan'a kadar gerçekleştirilen gemi turları ilgi çekicidir. Assuan Müzesi'nde Yukarı Mısır medeniyetinin örnekleri ve günlük yaşamın sergilenmesi, Sudan ile etkileşimin yerli figürlerle desteklenen sergilenişi enteresan gelebilir. Dünyanın en büyük barajlarından biri olarak Enver Sedat tarafından inşa ettirilen Assuan barajının yapımı esnasında yerinden taşınan Büyük Tapınak, Firavunların inşa ettirdikleri ile Nil boyunca göreceğiniz Roma etkisini taşıyan tapınaklar o günün mimari bilgisini değerlendirmek adına Giza piramitleri kadar değerlidir. Nil'in iki kıyısında kurulmuş şehirlerde yerel geleneksel ürünleri temin edebilecek pazarlarda özellikle dünyaca ünlü papirüs ürünlerinde hem kalite hem de fiyat pazarlığı konusunda son derece dikkatli olunmalıdır.

1 Ağustos 2008 Cuma

KANSER BELİRTİLERİ

Tarama testleri karmaşıklık ve mahiyet açısından değişiklikler gösterir. En yaygın bir şekilde kullanılan testlerin çoğu yüksek risk altındaki kişilerde sık görülen kanser biçimlerini bulacak şekilde tasarlanmıştır. Kanser tarama testleri pratik olmalıdır. Yapılan test, kanseri, tamamen iyileşme şansının hâlâ yüksek olacağı şekilde erken belirlemelidir.
Emniyet de önemli bir konudur. Test başlı başına tehlikeli bir sağlık riskini yaratmamalıdır. Bundan yirmi yıl önce meme kanserini belirlemek için kullanılan mamografı işlemi, gövdeyi oldukça yüksek radyasyona maruz bırakıyordu ve kanserin gelişmesinde başlı başına bir faktör oluyordu. Ancak bugün mamografi ile kadınlar yalnızca küçük miktarlarda radyasyona maruz kalmakta, böylelikle muayene daha emniyetle olmaktadır.
Kanser için periyodik tarama testleri tüm kanser vakalarında ve çeşitlerinde aynı önleyici değere sahip değildir, örneğin akciğer kanserinde, özellikle eğer sigara içiyorsanız, ara sıra göğüs röntgeninin çekilmesi veya balgam tahlili, yaşamınızı sürdürme şansını belirgin bir şekilde artırmayacaktır. Erken dönemde test etme hâlâ önemli olmasına rağmen, akciğer kanserinde yaşama oranı hâlâ yüzde 15 in altındadır. Sonuç olarak, eğer sigara içiyorsanız veya evinizde veya işyerinizde kimyasal maddelere maruz kalıyorsanız, akciğer kanserinin taranması konusunda öğütlerini almak için doktorunuza başvurunuz. Ancak hastalığın belirtilerini gözlemekten daha önemli olan bir şey, potansiyel karsinojenlere (kansere neden olan maddelere) maruz kalmanızı azaltacak her şeyi denemektir. Sigarayı bırakmak böylesi stratejilerden biridir.
Diğer kanserler yaşama oranı belirgin bir şekilde artacak kadar erken teşhis edilebilir. Aşağıda belirtilen kanser tarama testleri, Amerikan Kanser Derneği tarafından önerilen kanser önleme programının bir parçasıdır.
Meme Kanseri
Uyarıcı Belirtiler: Memede herhangi bir sertlik veya kitle, veya meme uçlarından gelen akıntı veya kan.
Kanser Riski Faktörleri: Meme kanseri genellikle elli yaşın üzerinde olan kadınlarda; hiç çocuğu olmamış kadınlarda, ilk çocuklarını otuz yaşından sonra doğuran kadınlarda, hiç emzirmemiş olan kadınlarda, ideal ağırlıklarının yüzde 40 üzerinde olan kadınlar ile cinsel olgunluğa gecikmiş olarak gelen veya gecikmiş menapozu olan kadınlarda ve ailesinde (anne veya kızkardeşlerde) menapoz öncesi meme kanseri olayı olan kadınlarda ortaya çıkar.
Check-up Kuralları: Her kadın ayda bir defa göğüslerini dikkatlice muayene etmelidir.
Buna ek olarak yirmi ile kırk yaş arasında olan kadınların her üç yılda bir göğüslerini bir hekime muayene ettirmesi gerekir. Kırk yaşın üzerinde olan kadınların bu muayeneyi her yıl yaptırması gerekir. Eğer kırk yaşın altındaysa-nız, ailenin geçmişinde göğüs kanseri yoksa yüksek risk gruplarından birine girmiyorsunuz demektir ve mamografinin alınmasına gerek duyulmayabilir. Eğer kırk ile kırkdokuz yaşlan arasında iseniz, herhangi bir belirti veya kitle yoksa ve ailenizde göğüs kanseri geçiren biri yoksa yalnızca basit bir mammogram yaptırın. Elli yaşından sonra mammogramı her yıl yaptırın. Eğer ailenizde göğüs kanseri varsa, yaşınıza aldırmaksızın her yıl bir mammogram yaptırın.
Testis Kanseri
Uyarıcı Belirtilen Teslislerde herhangi bir kitle veya boyutlarında değişiklik.
Kanser Riski Faktörleri: Yaşlı erkeklerden daha çok genç erkeklerde ortaya çıkar (kırk yaşından sonra fazla görülmez); normal yerine inmemiş testisler.
Check-up Kuralları: ilk gençlik yıllarının son dönemlerinden başlayarak tüm yaştaki erkekler her ay teslislerini muayene etmelidirler.
Kolorektal (Kalın Bağırsak ve Rektum) Kanser
Uyarıcı Belirtilen Herhangi bir rektal (makattan gelen) kanama veya dışkılama alışkanlıklarında uzun dönemli değişiklik.
Kanser Riski Faktörleri: Aile üyelerinden birinde geçmişte kolorektal polip (iyi huylu tü-moral oluşum) veya kolorektal kanser veya kronik ülserleşmiş kolit olması.
Check-up Kuralları: Kırk yaşın üzerinde olan kadın ve erkeklerin her yıl dijital (parmakla) rektal muayeneden geçmesi gerekir. Bundan öte elli yaşın üzerinde olan erkek ve kadınların en azından iki yılda bir sigmoidoskopik muayeneden geçmesi (sigmoidoskop ile kolon içinin muayenesi) ve her yıl kan bulunup, bulunmadığının kontrolü için feces (dışkı) testini yaptırması gerekir.
Akciğer Kanseri
Uyarıcı işaretlen Rahatsız eden bir öksürük, öksürürken kan gelmesi ve akciğer iltihabı veya bronşit nöbetleri; göğüste ağrı.
Kanser Riski Faktörleri: Çok sigara içmek ve özellikle astbest olmak üzere çevre kirletici maddelere maruz kalmak.
Check-up Kuralları: Kırk yaşın üzerinde olan herkesin bir göğüs röntgeni çektirmesi gerekir. Bunu takip eden göğüs röntgenleri doktorunuzun kişisel kararına göre yapılacaktır.
Servikal (Rahim Boynu) Kanser
Uyarıcı Belirtiler: Anormal vajinal kanama.
Kanser Riski Faktörleri: Genital (Cinsel) bölgelerde kabarcıklar oluşturan deri iltihaplan veya genital siğil enfeksiyonları-, ergenlik çağına geldikten kısa bir süre sonra cinsel ilişkiye girme veya çok fazla cinsel ilişki partnerinin olması.
Check-up Kuralları: Onsekiz yaşına gelen kadınların veya seksüel olarak aktif olanların her yıl Pap testi yaptırması ve pelvik muayeneden geçmesi gerekir. Birbirini takip eden üç veya daha fazla normal sonuç veren yıllık muayenenin ardından doktorunuz Pap testinin daha az aralıklarla yapılmasına karar verebilir.
Endometrium (Rahim iç zarı) Kanseri
Uyarıcı Belirtiler: Anormal vajinal kanama.
Kanser Riski Faktörleri: Geçmişte kısırlık olması veya yumurtlama olmaması; menapozun geç başlaması veya uzun süreli östrojen tedavisi, vücutta aşırı yağlanma; çok fazla sigara içmek.
Check-up Kuralları: Menapoza geldikten sonra geçmişinde kısırlık, aşırı şişmanlık, yfmurtlayamama, anormal rahim kanaması veya östrojen tedavisi olan kadınların endo-metriyal biyopsi yaptırmaları gerekir.
İdrar Yolu ve Mesane Kanseri
Uyarıcı işaretler: idrarda kan; sırt ağrısı; kilo ve iştah kaybı, sürekli ateş; anemi (kansızlık).
Kanser Riski faktörleri: Elli yaşın üzerinde olan erkeklerde-, çok fazla sigara içenlerde, geçmişte kronik idrar yolu enfeksiyonlarından rahatsız olanlarda daha fazla görülür.
Check-up Kuralları: Komple fiziki muayeneniz sırasında yapılan rutin idrar tahlilleri idrarınızda kan olup olmadığını (hemıtüri) gösterecektir. Eğer hematüri bulunursa, doktorunuz anormal bir doku da bulursa, biyopsi de dahil olmak üzere sistoskopik bir muayene yapabilir. Doktorunuz bir böbrek filmi de isteyebilir.
Ağız Kanseri
Uyarıcı işaretler: Ağzınızın renginde herhangi bir değişiklik veya ağzınızda iyileşmeyen herhangi bir yara.
Kanser Riski Faktörleri: Genellikle kırkbeş yaşın üstünde erkeklerde, çok fazla sigara içenlerde ve özellikle çok fazla alkol kullanımı ile birlikte dumansız tütün kullananlarda (tütün çiğneyenlerde) daha fazla görülür.
Check-up Kuralları: Eğer iyileşmeyen bir yara varsa doktorunuza veya diş hekiminize başvurun.
Gırtlak Kanseri
Uyarıcı Belirtiler: Boğuk seslilik.
Kanser Riski Faktörleri: Çok fazla sigara içmek, eğer fazla miktarda alkol kullanımı ile birlikte oluyorsa.
Check-up Kuralları: Konuşma özelliğinizde herhangi bir değişiklik olması durumunda bir boğaz uzmanı tarafından yapılan muayene veya eğer çok fazla sigara içiyorsanız yıllık muayene.
Prostat Kanseri
Uyarıcı Belirtilen idrara çıkmada zorluk; sırtın alt kısmında sürekli bir ağrı, pelvis veya kasıkların üst kısmında sürekli ağri; idrarda kan.
Kanser Riski Faktörleri-. Yetmiş yaşın üzerinde olan erkeklerde daha fazla görülür.
Check-up Kuralları: Eğer kırk yaşın üzerinde iseniz, periyodik tıbbi muayeneniz sırasında bir dijital (parmakla) rektal muayeneden de geçmeniz gerekir.
Cilt Kanseri
Uyarıcı Belirtilen Düzensiz sınırları olan küçük bir lezyon (yara, bere) ve vücutta veya kol ve bacaklarda kırmızı, beyaz, mavi veya mavi-siyah lekeler; cildin herhangi bir yerinde rengi inci beyazından siyaha kadar değişen yumru veya lezyonlar; avuç içi, ayak tabanı, el ve ayak parmaklarının uç kısımlarında koyu renkli lezyonlar; güneşe maruz kalmış cilt üzerinde daha koyu renkli beneklerle birlikte geniş kah-verengimsi lekeler; cildin herhangi bir yerinde kırmızımsı mor lekeler; ayak parmakları veya bacakta mor-kahverengi veya koyu mavi no-düller; yüz, kulak veya boyunda inci gibi veya mumlu gibi yumru veya şişler-, göğüs veya sırtta düz, ten rengi veya kahverengi yara izine benzer lezyonlar; yüz, kulaklar, boyun, eller veya kollarda pullu veya kabukla kaplı yüzeyi olan düz lezyon veya kırmızı nodul; herhangi bir bende görülen değişiklik veya iyileşmeyen bir yara.
Kanser Riski Faktörleri: Kadın ve erkeklerde kızıl saç, açık cilt rengi veya gözlerin mavi olması; çocuklukta ciddi güneş yanığı olması; ailenin geçmişinde doğum lekeleri veya benler (displastik nevüs doğumda mevcut ben oluşumu sendromu.)
Check-up Kuralları: Eğer yukarıda sıralanan uyarıcı belirtilere sahip herhangi bir cilt lezyo-nunuz varsa doktorunuza danışınız.

KANSER NEDİR?

Ülkemizde 1970’li yıllarda sebebi bilinen ölümler arasında 4. sırada yer alan kanser, son yıllarda kardiyovasküler sistem hastalıklarından sonra 2. sıraya yükseldi. Kanserin sebebi nedir?Çevresel ve içsel nedenler olarak ikiye ayrılabilir. Çevresel nedenler (kimyasal, radyasyon, viruslar gibi) ve içsel nedenler (hormonal, bağışıklık bozuklukları, kalıtsal mutasyonlar ve diğer genetik nedenler gibi) birlikte veya ardışık olarak hücreleri etkileyerek uzun yıllar içinde kansere yol açabilirler.Hangi organlarda kanser olur?Kanser tek bir hastalık olmayıp, vücuttaki tüm doku ve organlarda kanser gelişebilir.İyi huylu ve kötü huylu tümör ne demektir?İyi huylu tümörler kanser değildir. Başka bölgelere yayılmazlar. Tamamen çıkartıldığı zaman genellikle tekrarlamazlar. Kötü huylu tümörler ya da kanser ise komşu organ ve dokulara yayıldığı gibi, lenf ve kan yoluyla uzak organlara da yayılır. Uzak organlardaki yayılımına metastaz (yayılma) denir.

Kanser ne sıklıkla görülen bir hastalıktır?Erişkinlerde her yıl 100 bin nüfus için 150-300 kişi kansere yakalanır. Ülkemizde her yıl 150 bin kişinin kansere yakalandığı tahmin edilir.Kanserden korunmak mümkün mü?Sigara ve alkol kullanımı ile gelişen kanserlerin önlenmesi mümkün. Bu maddelerin kullanılmaması ile tam koruma mümkün olur. Ayrıca güneş ışınlarından korunma ile deri kanserinden çok yüksek oranlarda korunmam mümkün. Kanserden korunmada beslenmenin de rolü büyük.Kanserden nasıl korunabilirsiniz? Sigara içmeyerek, beslenme alışkanlıklarına ve yaşam tarzına dikkat ederek, güneş ışınlarından korunarak kanserden korunmak mümkün.Sigara ve tütün kullanımından kaçınmak: Sigara ve tütün ürünlerinin akciğer kanseri, ağız, yutak (farinks), soluk borusu (larinks), yemek borusu, pankreas, rahim ağzı (serviks), böbrek ve idrar torbası (mesane) kanserlerine yol açtığı kesin olarak biliniyor. Bu nedenle sigarayı içmeyerek bu kanserlerdenkorunubilirsiniz. Sadece sigara içenler değil, pasif sigara içicileri de bu hastalıklara karşı risk altında bulunur.Beslenme ve diyet: Bitkisel kaynaklı besinlerin fazla tüketilmesi, özellikle hayvansal kaynaklı yüksek yağlı gıdaların sınırlandırılması, bitkisel yağların tercih edilmesi, fiziksel olarak aktif olup, egzersiz yapılması ve ideal ağırlığın korunması, alkol tüketiminin sınırlandırılması kanserden korunmada etkin rol oynuyor.Güneş ışınlarından korunma: Bazal ve skuamöz hücreli deri kanserleri güneş ışınlarına maruz kalma sonucunda ortaya çıkıyor. Bu nedenle güneş ışınından korunulması ile bu kanserlerin gelişimi engellenebilir.

Erken tanı işe yarar mı?Kişilerin kendi kendini muayenesi, kontrol muayeneleri ve taramalar ile erken tanı mümkün. Böylece hastalığı daha erken tanı konulabildiğinden tedavi şansı da yükseliyor. Buradan hareketli hiç şikayeti olmayanlar bile düzenli doktor kontrolleri yaptırmaları öneriliyor. Erken tanı için bazı öneriler:Meme kanseri: 40 yaş ve üzerindeki kadınlar her ay kendi kendine meme muayenesi yapmalı, yılda bir kez doktor muayenesi ve mamografi yaptırmalı. 20-39 yaşındaki bayanlar ise her ay kendi kendine meme muayenesi yapmalı, 3 yılda bir de mamografi yaptırmalı. Kalın Bağırsak Kanserleri: 50 yaşından sonra dışkıda gizli kan testi, belirli aralıklarla sigmoidoskopi, kolonoskopi ve bağırsak filmi çekilebilir. (Ayrıntı için doktorunuza danışınız.)Rahim kanserleri:Cinsel olarak aktif olanlar ve 18 yaşın üzerinde olanlar yılda bir kez PAP testi ve pelvik muayene yaptırmalı. Ardışık üç muayene normalse daha seyrek yapılabilir.Prostat kanseri: 50 yaş ve üzerindeki erkekler yılda bir kez doktor muayenesi ve PSA (prostat spesifik antijen testi) yaptırmalı.Kanserin başlıca belirti ve bulguları nelerdir?Kanserin belirti ve bulguları köken aldığı doku ve organlara göre değişir. Hatta bazen hiç belirti ve bulgu vermeden kontrol muayenelerinde kanser tanısı konulabilir.Aşağıdaki belirtilere dikkat edin: Dışkılama ve idrar alışkanlıklarında değişiklikler Uzun süren, iyileşmeyen yaralar Beklenmeyen kanama ve akıntılar Meme veya başka organlarda elle hissedilen şişlikler Yutma güçlüğü veya hazımsızlık Siğil ve benlerde belirgin değişiklik Uzun süren ses kısıklığı ve öksürük Bu bulgular her zaman kanser demek değildir. Ancak nedenlerinin belirlenmesi için mutlaka bir doktora başvurulması gerekir. Kanser bulaşıcı bir hastalık olmayıp, erken tanısı ve tedavisi mümkün bir hastalık grubudur.Kanser nasıl tedavi edilir? Cerrahi, radyoterapi, kemoterapi, hormonoterapi, immünoterapi başlıca tedavi yöntemleridir.Kanserden kurtulmak ne oranda mümkündür? Tüm kanser türleri birlikte değerlendirildiğinde erişkin kanserlerinde % 60, çocuk kanserlerinde ise % 77 oranında iyileşme mümkündür. Ancak hastalığın cinsi, yaygınlığı, uygulanan tedavi gibi bazı faktörler tedavi şansını doğrudan etkiler.

DİŞ ETİ HASTALIKLARI

Dişler düzgün temizlenmediğinde, üzerlerinde ve aralarında biriken yiyecek artıkları bakteriler üretirler. Bakteri plağı dediğimiz bu püremsi birikintiler, diş çürüklerinin ve dişeti iltihaplarının baş sorumlusu olup, zamanla tükürüğün çökelmesi sonucu diş taşlarını oluştururlar.
Bakteri plağının içinde üreyen mikroorganizmalar, şekerli gıdaları parçalayarak asit üretirler. Ve bu asit, dişi küçük bir bölgeden başlayıp giderek büyüyen bir şekilde çürütür. Daha ileri safhalarda çekim kaçınılmaz olabilir.
Dişeti iltihabının ilk belirtisi dişetindeki kanamalardır. Dişetlerinde renk, şekil bozuklukları ve ağız kokusu ile kendini daha da belli eder. Dişeti iltihabının neden olduğu diş kayıpları, çürüklerin neden olduğu diş kayıplarından çok daha fazladır. Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki , Sağlıklı dişeti açık pembe renktedir. Dişe ve kemiğe sıkıca yapışmış olup, portakal kabuğuna benzer parlak - pütürlü bir görünümü vardır.

Diş eti Hastalığının Belirtileri :
Diş eti hastalıklarının ilk ve en önemli belirtisi dişeti kanamasıdır. Sağlıklı dişeti kanamaz
Diş etlerinde şişmeler, kızarmalar oluyorsa,
Diş etlerinde çekilmeler ve açığa çıkan kök yüzeylerinde oluşan hassasiyet oluşuyorsa,
Dişeti kenarlarında veya dişler arasında, diş taşlarına bağlı olarak oluşan siyah alanlar görülüyorsa,
Diş ile dişeti arasından iltihap geliyorsa,
Dişlerde sallanmalar, uzamalar ve dişler arasında açılmalar oluyorsa,
Ağızda sürekli bir kötü koku ve kötü tat hissi var ise,
geç kalmadan bir dişhekimine muayene olunması gerekir.
Neler Dişeti Hastalığına sebep olur?Dişeti hastalığının temel nedeni bakteri plağı denen dişe sıkıca tutunan, yapışkan saydam bir tabakadır. Tırnağınızla dişinizin üzerini kazıyarak plağı fark edebilirsiniz. Plağın bir miligramında 200 ile 500 milyon arasında bakteri bulunur. Bunun yanısıra aşağıdaki faktörler de dişeti sağlığınızı etkilemektedir.
GENETİK FAKTÖRLER Yapılan araştırmalara göre %30 oranında genetik bir yatkınlık vardır. Ayrıca ağız bakımının kötü olması ile dişeti hastalığının gelişme olasılığı 6 kat daha artar. Ailede dişeti problemi olan bir kişi var ise mutlaka bir dişeti uzmanına siz de muayene olun.
SİGARA Hepimizin bildiği gibi sigara kanser, akciğer, kalp hastalıkları gibi bir çok önemli rahatsızlıklara sebep olur. Tüm bunların dışında ağız içi mukozası ve dişetleri için de çok zararlıdır. Dişetlerinin yumuşamasına ve dişeti hastalıklarının gelişmesine neden olur.
İLAÇ KULLANIMI Doğum kontrol hapları, anti-depresanlar, kalp ilaçları ağız sağlığınızı etkiler. Bu yüzden bu ilaçlardan birini kullanıyorsanız lütfen diş hekiminizi uyarınız ve ağız hijyeninize ayrıca önem veriniz.
HORMONAL DEĞİŞİKLİKLER Hamilelik, puberte, menapoz, mensturasyon gibi hormonal değişikliklerin yoğun olduğu dönemlerde ağız hijyeninize ayrıca özen göstermeniz gerekmektedir. Diş etleriniz bu dönemlerde daha hassas olur. Diş eti hastalığına yatkınlık artar.
STRES Hipertansiyon, kanser gibi pek çok rahatsızlığın nedenlerinden biri olmasının yanında dişeti hastalıklarının da risk faktörlerindendir. Araştırmalar göstermiştir ki periodontal hastalıklarda dahil olmak üzere stres vücudun enfeksiyonla mücadelesini zorlaştırmaktadır.
DİŞ SIKMAK VEYA GICIRDATMAK Diş ve dişeti arasındaki kuvvetin azalmasına neden olarak periodontal doku yıkımına sebep olurlar. Diş etlerindeki çekilmenin bir sebebi de diş sıkmaktır. Mutlaka gece plağı takılarak bu sıkmanın durdurulması gerekir.
KÖTÜ BESLENME Vücudun, immun (bağışıklık) sisteminin zayıflamasına ve buna bağlı olarak, diş eti enfeksiyonu da dahil olmak üzere enfeksiyonlarla mücadelesinin zorlaşmasına neden olur (Bakınız, Dengeli beslenme ve diş sağlığı).
DİABET-ŞEKER HASTALIĞI Diabet hastaları periodontal (diş eti) enfeksiyon açısından yüksek risk grubuna girerler. Mutlaka rutin diş eti kontrollerini bir diş eti uzmanına (periodontolog) yaptırarak ağız hijyenlerine ayrıca özen göstermelidirler.
KÖTÜ YAPILMIŞ KURON KÖPRÜ VE DOLGULAR Dişetine basan ve taşkın yapılmış dolgu, kuron ve köprüler dişetlerinde problem oluşturur.
Sağlıklı Diş ve Diş etleriBakteri plağı kaldırılmazsa sertleşir ve diştaşı ya da tartar olarak isimlendirilen birikintiler oluşur. Plaktaki bakteriler tarafından üretilen toksinler (zararlı maddeler) dişetlerine zarar verir. Toksinler dişetlerinin etrafındaki destek dokularını yıkar, dişlerden uzaklaşır, oluşan periodontal ceplerde daha fazla bakteri plağı birikir. Periodontal hastalık geliştikçe cepler daha da derinleşir. Bakteri plağı dişlerin açığa çıkmış kök yüzeylerine yapışır. Dişlerin kemik desteği yok olur ve tedavi edilmeyen dişler sallanmaya başlar ve sonunda çekilir.

Diş eti hastalıklarına neden olan diğer unsurlar nelerdir?Periodontal hastalıkların ana nedeni bakteri plağı olmakla beraber, diğer unsurlar da dişetlerinizin sağlığını etkileyebilir Beslenme biçimi ve tütün kullanma ağız sağlığınızı etkilemektedir. Besleyici değeri düşük bir diyet vücudun hastalıklara karşı mücadele gücünü azaltmaktadır. Ayrıca, stres vücudun hastalıklardan korunma kabiliyetini etkileyebilir. Tütün kullananlar, kullanmayanlara göre, dişetlerini daha fazla tahriş etmektedirler. Lösemi, AIDS gibi vücudun savunma sistemini etkileyen hastalıklar dişetlerinin durumunu daha kötü bir hale getirebilir. Kişilerin enfeksiyona çok açık olduğu, kontrol altında olmayan diabet gibi durumlarda dişeti hastalığı genellikle çok daha şiddetlidir ve kontrol altına alınması daha güçtür. Hamilelik sırasındaki hormon değişimleri, dişetlerinin daha kırmızı, bakteri plağına karşı daha duyarlı bir hale gelmesine neden olur. Erken safhalarında bulunan varolan bir dişeti hastalığı özellikle hamilelik döneminde daha da şiddetlenebilir. Doğum kontrol hapları, antidepresanlar ve bazı kalp ilaçları ağız sağlığınızı etkileyebilir. (Bakınız, Kadınlarda Ağız ve Diş Sağlığı)Genel sağlığınızdaki en küçük değişimleri dişhekiminize bildiriniz.
Dişeti hastalıkları nasıl teşhis edilir?Dişhekimleri dişetlerinin genel görünümünden şüphelendikleri zaman periodontal sonda adı verilen bir alet ile diş ile dişeti arasındaki dişeti cebinin boyunu ölçerler. Yetişkinlerdeki her ağız içi muayenesinin bir parçası olarak periodontal muayene yapılmalıdır. Dişlerin etrafındaki kemik dokusunu değerlendirmek için röntgen filmler alınabilir.

Dişeti hastalıklarından nasıl korunabilir?Periodontal hastalıkların önlenmesinde önemli rol oynayabilirsiniz. Yaşam boyu dişlerinizi ağızda tutmak için bakteri plağının, diş fırçalaması ve diş ipi kullanılması ve kimyasal ajanlarla düzenli olarak her gün, dişlerden uzaklaştırılması gerekmektedir. Yukarıda sayılanlara ek olarak dişhekimine düzenli gidilerek kontrollerin yaptırılması son derece önemlidir. Günlük ağız bakımı diş taşlarının oluşumunu en az seviyede tutmakla beraber tamamen önleyememektedir. Bir dişhekimi tarafından yapılacak diş taşı temizliği; sizlerin diş fırçası, diş ipi ile temizleyemediğiniz bölgelerdeki sertleşmiş diş taşlarının ortamdan uzaklaştırılmasını sağlar. Diş taşlarının kaldırılmasına diş taşı temizliği ismi verilmektedir. Dişhekiminizin sizin özel gereksinimlerinize göre kişisel bir ağız bakım planı yapabilir. Bu programla dişleriniz ile dişetlerinize zarar vermeksizin diş fırçalamayı ve diş ipi kullanmayı uygulayabilirsiniz.
Dişhekimini düzenli ziyaret ederek ağız sağlık ürünleri hakkında dişhekiminizden öneriler alabilirsiniz. Piyasada pek çok çeşit diş fırçası, diş ipi, ağız gargaraları ve dişler arası temizleyicileri bulunmaktadır. Diş hekiminiz size en uygun olan ürünleri seçmenizde yardımcı olacaktır. (Bakınız, Diş Fırçalama)Dişeti hastalıklarının erken safhalardaki tedavisi genellikle diş taşı temizliği ve kök yüzeyi düzleştirmesidir. Bu aşamalarda dişlerin etrafındaki ceplerden bakteri birikintileri ve diş taşları uzaklaştırılır ve kök yüzeyleri düzleştirilir. Bu işlemlerle iltihaba neden olan bakteriler ve toksin maddeler ağızdan uzaklaştırılır. Dişeti hastalıklarının erken safhalarında uygulanan bu işlemler genellikle yüz güldürücü sonuçlar için yeterli olmaktadır.

Daha ilerlemiş vakalarda cerrahi müdahale gerekebilir. Cerrahi müdahalenin amacı; derin ceplerdeki diştaşlarını ve hastalıklı dokuları ortamda uzaklaştırarak iyileşmenin olabilmesi için kök yüzeylerini düzleştirmek ve dişetlerine kolay temizlenebilmesi için şekil vermektir. Tedavilerden sonra periodontal hastalar periyodik olarak görülmelidir. Periodontal tedavi ile elde edilen olumlu sonuçları korumanın tek yolu dişlerin fırçalanması, diş ipi ve bakteri birikintilerini ortamdan uzaklaştıran kimyasal ajanların düzenli olarak kullanılmasıdır. Ve en önemlisi dişekiminin önerdiği aralıklarla kontrolünüzü yaptırmaktır.
Periodontal Tedavileri Kimler Yapar?Tüm dişhekimleri periodontal hastalıkları tanımlayıp erken dönemdeki dişeti hastalıklarını tedavi edebilirler. Bazı dişhekimleri ise ilerlemiş periodontal hastalıkları tedavi edebilecek ek bilgi birikimine ve tecrübeye sahiptirler, bu konuda uzmanlaşmışlardır. Bu bilgi birikimine sahip dişhekimleri periodontist olarak isimlendirilmektedir. Dişhekimi, gerekirse hastalığın bir uzman tarafından tedavi edilmesi gerektiğine inanır ve hastayı bir periodontiste gönderebilir. Periodontal hastalıkların tedavisi ile beraber, dişlerinizin düzenli fırçalanması ve düzenli dişhekimi ziyaretleri ile yaşam boyu sağlıklı dişler korunabilir.

DİŞ ETİ HASTALIKLARI

Dişler düzgün temizlenmediğinde, üzerlerinde ve aralarında biriken yiyecek artıkları bakteriler üretirler. Bakteri plağı dediğimiz bu püremsi birikintiler, diş çürüklerinin ve dişeti iltihaplarının baş sorumlusu olup, zamanla tükürüğün çökelmesi sonucu diş taşlarını oluştururlar.
Bakteri plağının içinde üreyen mikroorganizmalar, şekerli gıdaları parçalayarak asit üretirler. Ve bu asit, dişi küçük bir bölgeden başlayıp giderek büyüyen bir şekilde çürütür. Daha ileri safhalarda çekim kaçınılmaz olabilir.
Dişeti iltihabının ilk belirtisi dişetindeki kanamalardır. Dişetlerinde renk, şekil bozuklukları ve ağız kokusu ile kendini daha da belli eder. Dişeti iltihabının neden olduğu diş kayıpları, çürüklerin neden olduğu diş kayıplarından çok daha fazladır. Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki , Sağlıklı dişeti açık pembe renktedir. Dişe ve kemiğe sıkıca yapışmış olup, portakal kabuğuna benzer parlak - pütürlü bir görünümü vardır.

Diş eti Hastalığının Belirtileri :
Diş eti hastalıklarının ilk ve en önemli belirtisi dişeti kanamasıdır. Sağlıklı dişeti kanamaz
Diş etlerinde şişmeler, kızarmalar oluyorsa,
Diş etlerinde çekilmeler ve açığa çıkan kök yüzeylerinde oluşan hassasiyet oluşuyorsa,
Dişeti kenarlarında veya dişler arasında, diş taşlarına bağlı olarak oluşan siyah alanlar görülüyorsa,
Diş ile dişeti arasından iltihap geliyorsa,
Dişlerde sallanmalar, uzamalar ve dişler arasında açılmalar oluyorsa,
Ağızda sürekli bir kötü koku ve kötü tat hissi var ise,
geç kalmadan bir dişhekimine muayene olunması gerekir.
Neler Dişeti Hastalığına sebep olur?Dişeti hastalığının temel nedeni bakteri plağı denen dişe sıkıca tutunan, yapışkan saydam bir tabakadır. Tırnağınızla dişinizin üzerini kazıyarak plağı fark edebilirsiniz. Plağın bir miligramında 200 ile 500 milyon arasında bakteri bulunur. Bunun yanısıra aşağıdaki faktörler de dişeti sağlığınızı etkilemektedir.
GENETİK FAKTÖRLER Yapılan araştırmalara göre %30 oranında genetik bir yatkınlık vardır. Ayrıca ağız bakımının kötü olması ile dişeti hastalığının gelişme olasılığı 6 kat daha artar. Ailede dişeti problemi olan bir kişi var ise mutlaka bir dişeti uzmanına siz de muayene olun.
SİGARA Hepimizin bildiği gibi sigara kanser, akciğer, kalp hastalıkları gibi bir çok önemli rahatsızlıklara sebep olur. Tüm bunların dışında ağız içi mukozası ve dişetleri için de çok zararlıdır. Dişetlerinin yumuşamasına ve dişeti hastalıklarının gelişmesine neden olur.
İLAÇ KULLANIMI Doğum kontrol hapları, anti-depresanlar, kalp ilaçları ağız sağlığınızı etkiler. Bu yüzden bu ilaçlardan birini kullanıyorsanız lütfen diş hekiminizi uyarınız ve ağız hijyeninize ayrıca önem veriniz.
HORMONAL DEĞİŞİKLİKLER Hamilelik, puberte, menapoz, mensturasyon gibi hormonal değişikliklerin yoğun olduğu dönemlerde ağız hijyeninize ayrıca özen göstermeniz gerekmektedir. Diş etleriniz bu dönemlerde daha hassas olur. Diş eti hastalığına yatkınlık artar.
STRES Hipertansiyon, kanser gibi pek çok rahatsızlığın nedenlerinden biri olmasının yanında dişeti hastalıklarının da risk faktörlerindendir. Araştırmalar göstermiştir ki periodontal hastalıklarda dahil olmak üzere stres vücudun enfeksiyonla mücadelesini zorlaştırmaktadır.
DİŞ SIKMAK VEYA GICIRDATMAK Diş ve dişeti arasındaki kuvvetin azalmasına neden olarak periodontal doku yıkımına sebep olurlar. Diş etlerindeki çekilmenin bir sebebi de diş sıkmaktır. Mutlaka gece plağı takılarak bu sıkmanın durdurulması gerekir.
KÖTÜ BESLENME Vücudun, immun (bağışıklık) sisteminin zayıflamasına ve buna bağlı olarak, diş eti enfeksiyonu da dahil olmak üzere enfeksiyonlarla mücadelesinin zorlaşmasına neden olur (Bakınız, Dengeli beslenme ve diş sağlığı).
DİABET-ŞEKER HASTALIĞI Diabet hastaları periodontal (diş eti) enfeksiyon açısından yüksek risk grubuna girerler. Mutlaka rutin diş eti kontrollerini bir diş eti uzmanına (periodontolog) yaptırarak ağız hijyenlerine ayrıca özen göstermelidirler.
KÖTÜ YAPILMIŞ KURON KÖPRÜ VE DOLGULAR Dişetine basan ve taşkın yapılmış dolgu, kuron ve köprüler dişetlerinde problem oluşturur.
Sağlıklı Diş ve Diş etleriBakteri plağı kaldırılmazsa sertleşir ve diştaşı ya da tartar olarak isimlendirilen birikintiler oluşur. Plaktaki bakteriler tarafından üretilen toksinler (zararlı maddeler) dişetlerine zarar verir. Toksinler dişetlerinin etrafındaki destek dokularını yıkar, dişlerden uzaklaşır, oluşan periodontal ceplerde daha fazla bakteri plağı birikir. Periodontal hastalık geliştikçe cepler daha da derinleşir. Bakteri plağı dişlerin açığa çıkmış kök yüzeylerine yapışır. Dişlerin kemik desteği yok olur ve tedavi edilmeyen dişler sallanmaya başlar ve sonunda çekilir.

Diş eti hastalıklarına neden olan diğer unsurlar nelerdir?Periodontal hastalıkların ana nedeni bakteri plağı olmakla beraber, diğer unsurlar da dişetlerinizin sağlığını etkileyebilir Beslenme biçimi ve tütün kullanma ağız sağlığınızı etkilemektedir. Besleyici değeri düşük bir diyet vücudun hastalıklara karşı mücadele gücünü azaltmaktadır. Ayrıca, stres vücudun hastalıklardan korunma kabiliyetini etkileyebilir. Tütün kullananlar, kullanmayanlara göre, dişetlerini daha fazla tahriş etmektedirler. Lösemi, AIDS gibi vücudun savunma sistemini etkileyen hastalıklar dişetlerinin durumunu daha kötü bir hale getirebilir. Kişilerin enfeksiyona çok açık olduğu, kontrol altında olmayan diabet gibi durumlarda dişeti hastalığı genellikle çok daha şiddetlidir ve kontrol altına alınması daha güçtür. Hamilelik sırasındaki hormon değişimleri, dişetlerinin daha kırmızı, bakteri plağına karşı daha duyarlı bir hale gelmesine neden olur. Erken safhalarında bulunan varolan bir dişeti hastalığı özellikle hamilelik döneminde daha da şiddetlenebilir. Doğum kontrol hapları, antidepresanlar ve bazı kalp ilaçları ağız sağlığınızı etkileyebilir. (Bakınız, Kadınlarda Ağız ve Diş Sağlığı)Genel sağlığınızdaki en küçük değişimleri dişhekiminize bildiriniz.
Dişeti hastalıkları nasıl teşhis edilir?Dişhekimleri dişetlerinin genel görünümünden şüphelendikleri zaman periodontal sonda adı verilen bir alet ile diş ile dişeti arasındaki dişeti cebinin boyunu ölçerler. Yetişkinlerdeki her ağız içi muayenesinin bir parçası olarak periodontal muayene yapılmalıdır. Dişlerin etrafındaki kemik dokusunu değerlendirmek için röntgen filmler alınabilir.

Dişeti hastalıklarından nasıl korunabilir?Periodontal hastalıkların önlenmesinde önemli rol oynayabilirsiniz. Yaşam boyu dişlerinizi ağızda tutmak için bakteri plağının, diş fırçalaması ve diş ipi kullanılması ve kimyasal ajanlarla düzenli olarak her gün, dişlerden uzaklaştırılması gerekmektedir. Yukarıda sayılanlara ek olarak dişhekimine düzenli gidilerek kontrollerin yaptırılması son derece önemlidir. Günlük ağız bakımı diş taşlarının oluşumunu en az seviyede tutmakla beraber tamamen önleyememektedir. Bir dişhekimi tarafından yapılacak diş taşı temizliği; sizlerin diş fırçası, diş ipi ile temizleyemediğiniz bölgelerdeki sertleşmiş diş taşlarının ortamdan uzaklaştırılmasını sağlar. Diş taşlarının kaldırılmasına diş taşı temizliği ismi verilmektedir. Dişhekiminizin sizin özel gereksinimlerinize göre kişisel bir ağız bakım planı yapabilir. Bu programla dişleriniz ile dişetlerinize zarar vermeksizin diş fırçalamayı ve diş ipi kullanmayı uygulayabilirsiniz.
Dişhekimini düzenli ziyaret ederek ağız sağlık ürünleri hakkında dişhekiminizden öneriler alabilirsiniz. Piyasada pek çok çeşit diş fırçası, diş ipi, ağız gargaraları ve dişler arası temizleyicileri bulunmaktadır. Diş hekiminiz size en uygun olan ürünleri seçmenizde yardımcı olacaktır. (Bakınız, Diş Fırçalama)Dişeti hastalıklarının erken safhalardaki tedavisi genellikle diş taşı temizliği ve kök yüzeyi düzleştirmesidir. Bu aşamalarda dişlerin etrafındaki ceplerden bakteri birikintileri ve diş taşları uzaklaştırılır ve kök yüzeyleri düzleştirilir. Bu işlemlerle iltihaba neden olan bakteriler ve toksin maddeler ağızdan uzaklaştırılır. Dişeti hastalıklarının erken safhalarında uygulanan bu işlemler genellikle yüz güldürücü sonuçlar için yeterli olmaktadır.

Daha ilerlemiş vakalarda cerrahi müdahale gerekebilir. Cerrahi müdahalenin amacı; derin ceplerdeki diştaşlarını ve hastalıklı dokuları ortamda uzaklaştırarak iyileşmenin olabilmesi için kök yüzeylerini düzleştirmek ve dişetlerine kolay temizlenebilmesi için şekil vermektir. Tedavilerden sonra periodontal hastalar periyodik olarak görülmelidir. Periodontal tedavi ile elde edilen olumlu sonuçları korumanın tek yolu dişlerin fırçalanması, diş ipi ve bakteri birikintilerini ortamdan uzaklaştıran kimyasal ajanların düzenli olarak kullanılmasıdır. Ve en önemlisi dişekiminin önerdiği aralıklarla kontrolünüzü yaptırmaktır.
Periodontal Tedavileri Kimler Yapar?Tüm dişhekimleri periodontal hastalıkları tanımlayıp erken dönemdeki dişeti hastalıklarını tedavi edebilirler. Bazı dişhekimleri ise ilerlemiş periodontal hastalıkları tedavi edebilecek ek bilgi birikimine ve tecrübeye sahiptirler, bu konuda uzmanlaşmışlardır. Bu bilgi birikimine sahip dişhekimleri periodontist olarak isimlendirilmektedir. Dişhekimi, gerekirse hastalığın bir uzman tarafından tedavi edilmesi gerektiğine inanır ve hastayı bir periodontiste gönderebilir. Periodontal hastalıkların tedavisi ile beraber, dişlerinizin düzenli fırçalanması ve düzenli dişhekimi ziyaretleri ile yaşam boyu sağlıklı dişler korunabilir.

AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI

Diş ve diş eti hastalıkları ülkemizde ve dünyada en önemli sağlık sorunları arasındadır. Ancak hayatı doğrudan tehdit etmediği için gereken önem verilmemektedir.
Ağız sindirim kanalının girişidir. Ağızdaki olumsuzluklar diş sağlığının bozulmasına, sindirimin olumsuz etkilenmesine yol açar. Ağızla aldığımız yiyecekler çiğnenip, tükürükle karıştırılarak yutulmaya ve sindirime hazır hale getirilirler. Ağız aynı zamanda konuşmaya yardım eder. Tat alma organı olan dilin; çiğneme, yutma, konuşma gibi çok önemli yan görevleri de bulunmaktadır.
Dişlerin besinlerin parçalanması, öğütülmesi görevlerinin yanı sıra konuşmada ve görünümümüzde önemli etkileri vardır. Dişleri eksilmiş kişilerin bazı sesleri çıkarabilmeleri zorlaşır, çiğnemede ve/veya ısırmada da zorluk olur. Dişlerin gelişim süreci içerisinde ilk çıkan süt dişleri, daha sonra yerlerini kalıcı dişlere bırakır.
Ağız ve diş sağlığında en önemli iki hastalık diş çürükleri ve diş eti iltihaplanmalarıdır. Diş eti hastalıkları kimi zaman diş yuvasının bulunduğu çene kemiğinin erimesine kadar ilerleyen bir etki yapabilir. Diş sağlığının bozulması vücuttaki diğer organları da etkileyebilir. Dişler neredeyse bütün sistemleri olumsuz etkileyen sürekli enfeksiyon odağı haline gelebilir ve kalp, böbrek, eklemler vb. yapılarda önemli sağlık sorunlarına yol açabilen enfeksiyonlara kaynaklık edebilir.
Ağızda ve dişlerde yapısal ve işlevsel herhangi bir bozukluğun olmaması, ağız ve dişlerin görevlerini tam olarak yapabilmeleri durumu “ağız ve diş sağlığı”nın varlığını gösterir.
1. Diş Çürümesi

Diş çürüklerinin oluşmasında üç temel etmen bulunmaktadır: Duyarlı bir diş yüzeyi, mikroorganizmalar için elverişli yiyecek artıkları, bunların parçalanmasına ve asit oluşumuna yol açacak mikroorganizmaların varlığı. Besinler içinde diş çürümesine en çok neden olanlar karbonhidratlar, yani kabaca, şekerli gıdalardır.
Dişler düzenli olarak fırçalanır ve bakımlarına özen gösterilirse, mikroplar onlara zarar veremezler. Diş çürüğü, dişte oyuklar yaparak dişin yapısını bozan ve kendi kendine iyileşmeyen bir hastalıktır.
Dişler iyi temizlenmeyecek olursa, üzerinde besin artıkları ve mikroplar birikir. Ağız içerisindeki bakteriler yiyecek artıklarındaki şekerli maddeleri kullanarak onu saydam, yapışkan bir madde haline getirir ve dişler üzerine yapışmasını sağlar. Bu birikintilere plak denir. Bu plaklar bakterilerin diş üzerinde tutunmalarını da kolaylaştırırlar. Besinlerin tatlandırılması için kullanılan şekerli maddelerin içinde bulunan asit, dişlere zarar verebilir, ancak bakterilerin kendileri de asit oluşturabilmektedir. Asit diş minesinin erimesine neden olur. Böylece oluşan erime bölgelerinden giren mikroplar kolayca alttaki yumuşak dokuya ulaşabilirler.
Asitler dişin koruyucu tabakası olan diş minesi üzerinde küçük delikçikler oluşturur. Bu delikler giderek genişler ve küçük oyuklar haline gelir. Diş minesinin erimesinden sonra çürük hızla ilerler, alttaki tabakada geniş ve derin bir oyuk meydana getirir. Diş çürüğü diş özüne doğru ilerledikçe dişler ağrımaya başlar. Çürük daha da ilerlerse diş özü bölgesinde ve çene kemiği içerisinde cerahat oluşmaya ve birikmeye başlar. Buna diş apsesi denir. Eğer diş hekimi tarafından daha başlangıcında tedavi edilmeyecek olursa çürük diş için daha zor, karmaşık ve pahalı tedaviler gerekebilir. Diş plağı, diş etlerinin önemli hastalık nedenlerinden biridir. Yemeklerden sonra dişlerin fırçalanması ve diş ipi kullanarak yemek artıklarının çıkarılması dişlerin çürümesini, diş eti hastalıklarının oluşumunu ve ilerlemesini önler.
Dişlerin ağrımaması sağlıklı olduğu anlamına gelmez. Diş ağrısının olması için diş çürüğünün çok ilerlemiş olması gerekir. Diş çürüklerinin tedavi edilebilir dönemde belirlenmesi için ağrı oluşmasını beklemeden senede en az iki kez diş hekimine giderek dişlerin muayene ettirilmesi gerekir. Diş hekimleri gerektiğinde dişlerin filmini çekerek gözle görünmeyen diş oyuklarını da belirleyebilirler.
Diş çürüklerinin erken dönemde tanınması dişlerin kaybedilmesini engelleyebilir veya en azından geciktirebilir. Bu hem sağlık açısından, hem de sosyal ve ekonomik açıdan önemli katkılar sağlar. Ağza takma diş takılmasına olan ihtiyacı azaltır. Hiçbir şey kendi doğal dişlerimizin yerini tutamaz. Kalıcı dişlerin erken dökülmesi beslenme sorunlarına neden olur. Doğal dişlerin uzun süre dayanmasında ağız ve diş bakımının önemi çok büyüktür.
Diş sağlığı açısından sularla aldığımız flor da çok önemlidir. Sularında flor eksikliği olan yerleşim yerlerinde diş çürüklerinin oranı çok artar. Bu nedenle florla ilgili olarak sağlık kuruluşlarının önerilerine uyulmalıdır.
2. Diş Eti Hastalıkları
Dişin diş eti dışında görünen bölümü diş minesi denilen sert bir tabaka ile kaplanmıştır. Bunun altında daha yumuşak bir yapı vardır. En içte ise diş özü vardır. Burada bol miktarda damar ve sinir bulunur. Diş gövdesi diş etine ve onun altındaki kemiğe girdiği bölümde daralır. Bu bölüme dişin boyun bölümü denir. Çene kemiği içinde kalan bölümüne ise dişin kök bölümü adı verilir. Diş kökü diş yuvasında çene kemiğine özel doku uzantıları ile sıkıca bağlanmıştır. Diş eti hastalıkları, diş çürükleri ağız kokusuna neden olabilir. Ağız kokusu olduğunda nedeni araştırılmalıdır.

Diş eti hastalıkları en önemli diş sağlığı sorunları arasındadır. Ağız hijyeninin bozukluğu ile yakından ilişkilidir. Başlangıç döneminden itibaren diş etleri kolay kanar. Diş eti kanamalarında diş hekimi muayenesi zorunludur. Diş etleri, diş yuvaları ve ağız tabanındaki iltihaplanmalar genel olarak diş eti hastalığı olarak bilinmektedir. Diş üzerindeki plaklar bunun en önemli nedenidir. Tedavi edilmeyen diş eti iltihapları çene kemiğinin de iltihaplanmasına ve zarar görmesine yol açabilir.
Diş çürüğü, diş eti hastalıkları, sinüzit, bademcik iltihabı, solunum sistemi hastalıkları, sindirim sorunları, ağız bakım yetersizliği ağız kokusuna neden olabilir. Bu hal, sosyal ilişkileri de etkiler. Bazı metabolizma hastalıkları da ağızda kendine özgü kokular yapabilir.
3. Dişlerin Gelişim Bozuklukları
Ağızda kapanma bozukluklarına neden olan diş düzensizlikleri dişlerin çürümesini kolaylaştırır ve daha erken dönemde dökülmesine yol açar. Düzensiz dişler, alt ve üst çene arasındaki ilişkinin bozulmasına neden olabilir. Çiğneme ve temizleme güçlüğü yaratırlar, kötü ağız kokusuna yol açarlar.
Düzensiz dişlerin en önemli nedeni süt dişlerinin zamanından önce yitirilmesi olabilir. Bunun sonucunda çıkan kalıcı dişler birbiri üzerine gelecek biçimde yerleşebilirler. Düzensiz dişler konuşma bozukluklarına ve görünüm bozukluklarına neden olabilir.
Sigara dişlerde renk değişikliği yapar. Sigara içenlerin dişleri kahverengimsi bir renk alır. Canlılığını kaybetmiş olan dişler gri renkte görünür. Çocuklarda hatalı olarak kullanılan bazı ilaçlar da dişlerde renk değişikliğine neden olabilir. Aşırı derecede flor dişlerin sararmasına neden olabilir.
Hamilelikte ve süt çocukluğu döneminde kullanılan antibiyotik vb. bazı ilaçlar dişlerde kalıcı renk değişikliklerine neden olabilir. Bu nedenle hekim önerisi olmaksızın ilaç kullanılmamalıdır.
4. Ağız ve Diş Sağlığı Nasıl Korunur?

Diş hastalıkları ve diş sağlığının korunması açısından erken tanı çok önemlidir. Bu nedenle yılda en az iki kez diş hekimine muayene olunması önerilir.
Diş çürümelerinin önlenmesinde sularda yeterli flor olması, düzenli olarak dişlerin fırçalanması, diş ipi kullanılması, aşırı tatlı ve şekerli yiyeceklerden olabildiğince kaçınma bunlar yendiğinde mutlaka dişlerin fırçalanması, diş hekimi kontrollerine gidilmesi temel uygulamalardır. Diş eti hastalıklarının önlenmesinde de diş fırçalama ve düzenli diş hekimi kontrolleri önemlidir.
Dişlerde gelişim bozuklukları varsa erken dönemde özel diş hekimliği dallarında uzmanlaşmış birimlere başvurularak gerekli tedavi sağlanmalıdır.
Aşırı asitli ve şekerli yiyecekler mikroorganizmaların etkisini artırır. Dişler sert cisimlerle karıştırılmamalı, fındık, ceviz vb. kabuklu yiyecekler dişlerle kırılmamalıdır. Bunlar diş minesinin çatlamasına ve bakterilerin etkisinin artmasına neden olur. Diş minesinin koruyucu etkisi ortadan kalkar.
5. Diş Fırçalama Tekniği
Dişlerimizi korumanın en etkili yolu düzenli olarak fırçalamaktır. Diş fırçalamanın ilk adımı doğru fırça seçimidir. En uygun fırça naylon ve orta sertlikteki fırçalardır. Ağız içinde kolay hareket ettirilmesi ve arka dişlere rahat ulaşabilme açısından fırçanın kafasının fazla büyük olmaması tercih edilir. Uygun fırça seçildikten sonra dişler en az günde iki kere düzenli olarak fırçalanır. Diş macunu ağza verdiği hoşa giden koku ve his nedeniyle diş fırçalanmasını kolaylaştırır. Diş parlatma tozları diş hekimi önerisi olmadıkça kullanılmamalıdır. Aşırı kullanımlar diş sağlığı açısından zararlıdır.
Diş fırçalanmasında fırçanın duruşu dışındaki temel hareket aynıdır: Fırça diş eti çizgisine eğimli olarak yerleştirilir. Bu durum bozulmadan küçük dairesel hareketlerle dişler fırçalanır. Daha sonra fırça, bir fırça boyu kadar kaydırılarak fırçalama sürdürülür.
1. Diş fırçası 45 derecelik açı yapacak biçimde tutulur ve diş eti hizasından başlanarak ağız boşluğuna doğru fırçalamaya başlanır. Dış yüzeylerden başlayan fırçalama sert darbeler halinde değil, yumuşak ve daireler çizecek biçimde, ön dişlerden arka dişlere doğru yapılmalıdır.
2. Daha sonra dişlerin iç yüzeyleri aynı şekilde fırçalanır. Bu işlemde fırça eğik tutularak, diş etinden ağız boşluğuna doğru hareket ettirilir.
3. Daha sonra dişlerin çiğneme yüzeyleri fırça düz olarak ileri geri hareket ettirilerek fırçalanır.
Fırçalama işleminin en az iki-üç dakika sürmesi gerekir. Sağlıklı diş etleri fırçalama sırasında kanamaz.
Diş fırçası kişiye ait bir araçtır, başkalarıyla paylaşılmaz. Diş fırçaları birkaç ayda bir, en geç altı ayda değiştirilmelidir. Gerektiğinde ara yüzlerin etkin olarak fırçalanmasını sağlamak üzere ara yüz fırçaları kullanılır. Bunlarla ilgili önerilerini almak üzere diş hekimine başvurmak gereklidir.
6. Diş İpi Kullanımı
Diş ipi, diş aralarında kalan yiyecek artıklarının uzaklaştırılması açısından çok yararlı bir araçtır. Çok küçük yaşlardan başlanarak uygun diş fırçalama ve diş ipi kullanma tekniklerinin öğrenilmesi gerekmektedir.
Dişler fırçalandıktan sonra diş ve diş eti çizgisi ile dişler arasında kalan yemek artıklarının temizlenmesi için diş ipi kullanılır. Bu artıklar en önemli çürük nedenlerindendir.
1. Otuz santimetre kadar diş ipi alınır. Diş ipinin bir bölümü bir elin orta parmağına diğer ucu da diğer elin orta parmağına dolanır. İpin bir bölümü ortada kalmalıdır.
2. Ortada kalan ip bölümü işaret parmağı ile geriye doğru itilir.İp, dişler arasından geçirilir. Bu hareket sırasında sert olunmamalıdır. İp diş etine kadar indirildikten sonra ağız boşluğuna doğru diş aralarını sıyıracak biçimde indirilir. Bu sırada diş etinin kesilmemesine özen gösterilmelidir.
3. Aynı uygulama diğer bir parça ip alınarak alt dişler için de tekrarlanır.

31 Temmuz 2008 Perşembe

SAĞLIKLI YAŞAM ÖNERİLERİ

Sağlıklı olmak, insan mutluluğunun öncelik taşıyan bir öğesidir. Sağlık genellikle kendiliğinden var olan bir durum olarak algılanır. Oysa sağlıklı olma uğrunda çaba gösterilmesi gerekir. Hatta bugünkü bilgilerimiz bize bu uğraşın daha doğum öncesi dönemde başlaması gerektiğini göstermektedir. Doğal olarak bu aşamada yapılması gerekenler, anne ve babalara düşmektedir. Olaya nesillerin sağlığı olarak bakıldığında, sağlığın ve sağlıksızlığın nesiller boyunca aktarılabileceği görülür. Anne ve babalar genetik özelliklerinin yanı sıra kendi sağlıklarına gösterdikleri özenle bebeklerine sağlık aktarabileceklerini bilmelidirler.
Sağlıklı bir yaşam için alınması gereken önlemlerin pek çoğu günlük yaşamımızda uygulamamız gereken küçük ve kolay çabalardan oluşur. Nerede olursa olsun günlük yaşamı düzenleyen bazı temel kuralların bilinerek uygulanması, sağlığın korunmasını ve diğer bireylerle paylaştığımız yaşamı kolaylaştırır. Bu kurallardan en önemli bazıları temizlik, sağlıklı beslenme, bedensel ve zihinsel çalışma, düzenli yaşam, sigara, alkol, uyarıcı ve uyuşturucu maddelerden uzak durma, kazalardan korunma, sorunlarla başa çıkmada doğru ve uygun yöntemler kullanmadır.
Çoğunlukla günlük çabalarda hedefin mutluluk olduğu varsayılır. Oysa altta yatan asıl neden güvenlik duygusudur. Çünkü hayatta kalmayı sağlayan en ilkel dürtü korkudur ve güvenlik duygusu korkunun yatıştırılmasıyla ortaya çıkar. Kendimizi güvende hissedebilmemizin ilk koşulu ise bilmektir. Ancak bildiğimiz şeyi, bildiğimiz kadarı ile kontrol edebiliriz. İkinci basamaksa bilginin eyleme dökülmesidir. Bilgimizi davranışımıza yansıtamıyorsak bu bilgi bizim için huzursuzluk kaynağı olmaktan öteye geçemez. Bir sonraki aşama ise paylaşarak çoğaltma, yandaş oluşturmadır. Bunun için bilgimize dayanan doğru bulduğumuz davranışı kurallaştırmaya çalışırız. Toplum içindeki pek çok kural bu yolla oluşmuştur. Zaman içinde altta yatan bilgi evrimleştikçe kurallar da değişecektir.
Bugün sağlıklı yaşam için bilinmesi gereken başlıca kurallar şunlardır:

I. TEMİZLİK
A. HİJYEN NEDİR, NE ÖNEMİ VARDIR?
B. CİLT TEMİZLİĞİ
C. SAÇ TEMİZLİĞİ VE BAKIMI

D. YÜZ, GÖZ VE KULAK TEMİZLİĞİ

E. AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI
1. Diş Çürümesi
2. Diş Eti Hastalıkları
3. Dişlerin Gelişim Bozuklukları
4. Ağız ve Diş Sağlığı Nasıl Korunur?
5. Diş Fırçalama Tekniği
6. Diş İpi Kullanımı
F. MEMELERİN BAKIMI
G. CİNSEL BÖLGENİN TEMİZLİĞİ
1. Adet Döneminde Temizlik ve Bakım Nasıl Yapılmalıdır?
2. Tuvalet Sonrası Beden Temizliği
H. EL VE TIRNAK TEMİZLİĞİ VE BAKIMI
İ. AYAK TEMİZLİĞİ
J. BANYO YAPMA
Cinsel İlişki Sonrası Temizlik

II. SAĞLIKLI GİYİNME
III. ORTAMIN TEMİZLİĞİ VE BAKIMI
A. FARKLI ORTAMLARIN TEMİZLİK ÖZELLİKLERİ
1. Yerler ve Yüzeyler
2. Buzdolabı
3. Lavabo ve Tuvaletler
B. YİYECEK VE İÇECEKLERİN TEMİZLİĞİ
C. BESİNLERLE İLGİLİ HİJYEN KURALLARI
D. MUTFAKLA İLGİLİ HİJYEN KURALLARI
E. ATIKLAR

IV. BESLENME
V. HAREKETLİ YAŞAM
VI. DÜZENLİ YAŞAM VE UYKU
VII. ÇALIŞMA ORTAMI
VIII. GÜNLÜK YAŞAMDA STRESLERLE BAŞA ÇIKMA
IX. ZAMAN YÖNETİMİ
X. SİGARA, ALKOL, MADDE KULLANIMI
1. Bağımlılık Nedir?
2. İradesiz Kişiler mi Bağımlı Olur?
3. Ne Kadar Alkol İçmek Risklidir?
4. Esrar, Bağımlılık Yapar mı?
5. Ecstasy Bağımlılık Yapar mı?
6. Uyuşturucu Bazı Ülkelerde Serbest mi?
7. Ara Sıra Kullanmak Zararlı mıdır?
8. Herkes Uyuşturucu Kullanıyor ve Onlara Bir Şey Olmuyor! (mu?)
9. Arkadaşımın Uyuşturucu Kullanması Beni Etkiler mi?
10. Uyuşturucu Sadece Kullanan Kişiye mi Zarar Verir?

ÇANAKKALE ZAFERİ

Çanakkale Savaşı yalnız bizim tarihimizin değil yakın dünya tarihinin en önemli savaşlarından biridir. Çanakkale Boğazı'nı savaş gemileriyle zorlayarak aşma, böylece İstanbul'a kavuşma isteği Avrupa büyük devletlerinin öteden beri özlemidir.

1914 yılında I. Dünya Savaşı'nın başlamasıyla İtilaf devletleri bu isteklerini gerçekleştirme fırsatının doğduğuna inandılar. Bu inançla İngiltere ve Fransa işbirliği yaparak 3 Kasım 1914 günü alacakaranlıkta Bozcaada'dan Boğaz'ın ağzına doğru yaklaştılar. Buradan istihkamlarımıza doğru ateş açtılar, İngilizler Seddülbahir ve Ertuğrul tabyalarını, Fransızlar da Anadolu yakasında Kumkale ve Orhaniye tabyalarını havantopu ile dövdüler.
Cephaneliğimize isabet eden top mermisiyle on bir ton barut havaya uçtu, subay ve erlerimiz şehit düştü, İngiliz Donanma Komutanı Amiral Carden Çanakkale önlerinde gösteriler yaptı, düşman denizaltıları boğazı geçmeye kalktılar.
24 Kasım 1914 günü bir Fransız denizaltısı Boğaz sularında görüldü. bu denizaltıyı gören topçularımız düşman üstüne ateş yağdırmaya başladı. 2 Aralık günü İngiliz denizaltısı da bir deneme yaptı. Derinden engelleri aşarak Boğaz'a girdi. Yediyüzelli metre ilerde bulunan Mesudiye zırhlısına torpil atarak bu gemimizi batırdı. Zırhlımızda bulunan subaylardan on'u ve erlerimizden yirmi dördü şehit düştü.
19 Şubat 1915 günü düşman savaş gemileri öğleye kadar uzun menzilli bir bombardımana girişti. Boğaz'a iyice sokuldular. Tabyalarımız akşama doğru düşman savaş gemilerine karşılık verdi. Ertuğrul ve Orhaniye tabyalarından atılan ateş karşısında düşman oldukça bocaladı.
İtilaf devletleri gemileri diledikleri gibi ilerleyemiyor, amaçlarına ulaşamıyordu. Lodos fırtınasını başarısızlıklarının nedeni olarak görüyorlardı. Havalar düzelince yeni saldırılar düzenlendi. Yine sonuç alınamayınca düşman gemilerine komuta eden Amiral Carden görevden alındı. Yerine 17 Mart 1915 günü Robeck atandı. Yeni komutan 18 Mart 1915 günü donan­mayla Boğaz'a saldıracağını, yakında İstanbul'da olacağını Londra'ya bildirdi.
Bu arada Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanı Albay Cevat Çobanlı 17/18 Mart gecesi boğaz'a mayın hattı döşenmesi emrini verdi. Aldığı emir gereği Binbaşı Nazmi Bey Nusret Mayın gemisi ile o gece yirmi altı mayın, Boğaz'a on birinci hat olarak döşendi. Boğaz'daki mayın sayısı on bir hat olarak 400'ü aşmıştı.
18 Mart 1915: İngiliz ve Fransız savaş gemilerinden oluşan, o dönemin en büyük deniz gücü, üç filo olarak sabahleyin Çanakkale Boğazı'na girdi. Bu donanmanın ilk grubunu oluşturan filoda, İngilizlerin Queen Elizabeth zırhlısı ile İnflexible, Lord Nelson ve Agamemnon savaş gemileri bulunuyordu.
İkinci grupta İngiliz Kalyon Kaptanı komutasında Ocean, İrresistible, Wengeance Majestic gibi savaş gemileri yer almıştı. Üçüncü filo ise Prince, Bouvet, Suffren gibi Fransız savaş gemilerinden oluşuyordu.
İngilizler ve Fransızlar zayıf Türk savunmasını kolayca susturarak Boğaz'ı kolayca geçebileceklerim umuyorlardı. Bu umut ve güvenle 18 Mart 1915 günü düşman savaş gemileri şiddetli bir ateşe başladılar. Rumeli Mecidiyesiyle merkez bataryaları şiddetli bir ateşe tutuldu. Boğazdaki düşman gemileri Hamidiye istihkamlarına yüklendi. Bunu gören Dardanos bataryaları ateşi üzerlerine çekmeye çalıştı. Az sonra, tüm gemiler, Dardanos'a saldırdı. Dardanos tabyamız saldırılara şiddetle karşı koydu. Bu arada Mesudiye tabyası da ateşe başlamıştı. Mesudiye üzerine ateş açılınca Hamidiye onun yardımına koştu. Bu arada kıyı bataryalarımız düşman üstüne ateş yağdırmaya başladılar. Bunalan düşman kaçmak isterken topçu atışlarıyla karşılaşıyordu. Düşman gemilerine göz açtırılmıyordu. Karşılıklı bu korkunç bombardıman bir saat kadar sürdü. Bu karşılıklı bombardımanı bir yabancı yazar şöyle anlatıyor:
«İnsan manzarayı gözlerinin önünde canlandırabilir. Kaleler, toz duman bulutları içinde kaybolmuşlarda Yıkıntıların arasından arada bir alevler yükseliyordu. Gemiler, çevrelerinde fışkıran sayısız su sütun­ları arasında yavaş yavaş hareket ediyorlar, bazen duman ve serpintiler arasında iyice görünmez oluyorlardı. Tepelerden ateş eden havan toplarının alevleri görülüyor, ağır toplar yer sarsıntıları gibi gümbürdüyordu.»
Bombardıman sırasında Türk tabya ve bataryaları büyük zarar görmüştü. Amiral Robeck Fransız gemilerini geri çekerek İngiliz savaş gemilerini ileri sürdü. Tam bu sırada müthiş patlamalar oldu. Bouvet ve Suffren savaş gemileri mayına çarparak sarsıldılar, manevra kabiliyetini kaybettiler. Bir gece önce Nusret mayın gemisinin döşediği mayınlar görevlerini yapmışlardı. Boğazın berrak sulan üzerinde bir dev gibi yatan Bouvet ve Suffren'e tarihi Hamidiye bataryamızın keskin nişancıları ateş açtılar. Çanakkale Geçilmez kitabının yazarı Alan Moorehead olayı şöyle anlatıyor.
«Saat 13.45'de Suffren'in az gerisindeki Bouvet müthiş bir patla­mayla sarsıldı. Güverteden göğe kesif bir duman yükseldi. Gittikçe hızlanarak yana yattı, devrilip gözden kayboldu. Olayı görenlerden birinin ifadesine göre «Bir tabak, suda nasıl kayıp giderse o da öylece kayıp gitti.»
Türk tabyaları, Boğaz'ı geçmeye çalışan düşman gemilerine durmadan ateş ettiler. Bu arada düşman Boğazdaki mayınları temizlemek için mayın tarayıcılarını boğaza soktu. Tabyalarımız mayın tarayıcılarına ateş açtılar. Açılan ateş yağmur gibi yağmaya başlayınca düşmanlar panik içinde kaçtılar. Bu arada düşman savaş gemilerinden İnflexible, İrressitible büyük hasar gördü. Batanlar oldu. Daha sonra Queen Elisabeth ve Agamemnon yaralandı. İtilaf devletleri Çanakkale Boğazı'nı denizden aşamadılar. Büyük kayıplar vererek: Çanakkale Boğazı'nın geçilemeyeceğini öğrendiler.
İtilaf devletleri Çanakkale Boğazı'nın savaş gemileri ile aşamayınca bu kez çıkarma yapmayı planladılar. Artık Çanakkale kara savaşları başlı­yordu. Kara savaşında düşmanın nereden çıkarma yapabileceği tartışıldı. Mustafa Kemal Kabatepe ve Seddülbahir'den, Alman komutan Von Sanders ise Bolayır ve Anadolu yakasından çıkarma yapılabileceği görüşündeydi. Alman komutanı Von Sanders'in görüşü ağır bastı, ve askerler o yöreye yerleştirildi.
Düşman güçleri 25 Nisan 1918 sabahı Mustafa Kemal'in düşündüğü noktadan saldırdı. 19. Tümen Komutanı Mustafa Kemal Kocaçimen'de Conkbayır'da, savaştı. Cephanesi biten askerlere:
— Süngü tak emrini verdi. Daha sonra ; — «Ben size taarruz emretmiyorum. Ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimize başka kuvvetler ve başka komutanlar geçebilir» dedi. Tarihin bu en büyük siper savaşı başlamıştı. Siperler arası uzaklık sekiz on metre kadardı. Türk siperlerinden hiçbir asker ayrılmıyordu. Şehit düşenlerin yeri hemen dolduruluyordu. Her adım başına bir mermi düşüyor; toprak adeta tüterek kaynıyordu. Düşman dalgalar halinde Conkbayır'a doğru ilerliyordu. Bu arada Mustafa Kemal, Anafartalar Grup Komutanlığına atandı. Anafartalar Savaşı'nda düşmanın attığı şarapnel misketi Mustafa Kemal'in göğsüne isabet etti. Ancak cebindeki saate çarptığından bir şey olmadı.
Kısa sürede Türk ordusu her yerde büyük başarılar kazandı. Düşman şaşkına döndü, bozguna uğradı. Çanakkale kara savaşlarının en önemli cepheleri; Kumkale, Beşike, Bolayır, Seddülbahir, Anbumu, Kabatepe, Conkbayırı ve Anafartalar'dır. 19 - 20 Aralıkta Anafartalar ve Arıburnu cephesi, 8 - 9 Ocak'ta Seddülbahir düşmanlar tarafından boşaltıldı. Böylece 1915 baharında parlak umutlarla karaya ayak basan birleşik düşman ordusu 1916 kışında bozguna uğrayarak çekip gitti.
Çanakkale savaşlarında 250 binin üzerinde askerimiz şehit düştü. Düşman kayıpları ise bu rakamın üstündedir.
Çanakkale savaşlarının unutulmaz kahramanı, Anafartalar Grup Komutanı Mustafa Kemal'in başarısı ilerde başlayacak Ulusal Kurtuluş Savaşı'mızın kaynağı oldu.
Bağımsızlığımızı savunmak, yurt topraklarımızı korumak için yapılan savaşlar kutsaldır. Çanakkale, Ulusal Kurtuluş Savaşımız kutsal destan savaşlara birer örnektir.

ÇANAKKALE

Çanakkale, Çanakkale ili'nin merkez ilçesidir. İlçe merkezinde nüfus 85,000 dolaylarında olup köy ve beldeler ile nüfus 104,000'i bulmaktadır. Trakya'nın İstanbul ve Edirne'den sonra en büyük üçüncü ildir. Marmara'nın İstanbul, Bursa, İzmit, Edirne, Balıkesir'den sonra altıncı büyük ili ve İstanbul,Bursa,İzmit,Balıkesir,Adapazarı,Gebze,Çorlu,Edirne,Bandırma,İnegöl ve Körfez'den sonra en fazla nüfusa sahip olan kentidir.Şehrin nüfusu 2008 yılına göre 88.459'dur.1927'de 9.000 olan nüfusu 1990'da 53.995'e, 2000'de 75.180'e, 2007'de 86.544'e çıkmıştır.

BANKALAR

Türkiye Bankalar Birliği
Adabank
Akbank
Albaraka Türk
Alternatif Bank
Anadolubank
Arap Türk Bankası
Bankasya
BankEuropa Bankası
Bayındırbank
BankPozitif
Citibank
Çalık Yatırım Bankası
Denizbank
Deutsche Bank
Diler Yatırım Bankası
Finans Bank
Fortis Bank (Dışbank)
GSD Yatırım Bankası
HSBC Bank
İller Bankası
JPMorgan Chase Bank
Kuveyt Türk
MNG Bank
Nurol Yatırım Bankası
Oyak Bank
Şekerbank
Takasbank (İMKB Takas ve Saklama Bankası)
Tekfenbank
Tekstil Bankası
Turkish Bank
Türk Eximbank
Türkbank
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası
Türkiye Ekonomi Bankası
Türkiye Finans Katılım Bankası
Türkiye Garanti Bankası
Türkiye Halk Bankası
Türkiye İş Bankası
Türkiye Kalkınma Bankası
Türkiye Sınai Kalkınma Bankası
Türkiye Vakıflar Bankası
WestLB
Yapı ve Kredi Bankası

VENEDİK

Dünya üzerinde görebileceğiniz en sihirli mekanlardan biridir VENEDİK. Denizin ortasına kondurulmuş muhteşem yapılardan oluşan ve üzerinden geçen yüzyıllardan etkilenmeden günümüze gelen bu güzel şehir , insanın görmeden ve içinde yaşayıp o nemli havasını solumadan gözünde canlandırabileceği bir yer değildir.Venedik ; kuzey İtalya'nın doğusunda Adriyatik denizi kıyılarında karaya 4 kilometre uzunluğunda kara ve demir yolu köprüsü ile bağlanan , yaklaşık 118 adacık üzerine kurulu bir ada şehirdir.Venedik'te adacıkları birbirinden ayıran 170 kanal ve birbirine bağlayan 400 köprü bulunur.venedik ;tarih boyunca Avrupanın en önemli ticaret başkentlerinden biri olmuştur. Venedikliler, Türklerden ve Araplardan öğrendikleri sayı sistemi ile ticaret aritmetiğini en üst düzeye çıkarmışlar ve bu nedenle bütün Avrupalı tacirler bu aritmetiği öğrenebilmek için Venedik'te açılan birçok oklula gelerek eğitim almışlardır. Venedik nüfusu o dönemlerde 300.000 civarında iken günümüzde 72.000'e kadar düşmüş ve halen azalmaktadır.Yaşlı nüfusun yoğunlukta olduğu Venedik , artık anakarada bulunan Mestre adı verilen yeni şehre doğru kaymaktadır. Venedik'te yaşayanların %50'den fazlası geçimlerini turizmden sağlamaktadırlar.Bugüne kadar ki rekor bir günde 150.000 turisttir.Bu kadar turistik olması ve herşeyin deniz yoluyla taşınması sonucu fiyatlar İtalya'nın geneline göre %10 daha pahalıdır

BERLİN

Berlin, Almanya'nın başkenti ve en büyük şehridir.II.Dünya Savaşı öncesinde 4.3 milyon kişinin yaşadığı şehirde 2005 itibariyla 3.4 milyon kişi yaşamaktadır. Berlin, kuzey Almanya'da, Spree ve Havel nehirlerinin arasındaki kumluk bölgeye kuruludur. 1949'dan 1990'a kadar Doğu ve Batı Berlin olarak ikiye ayrılmıştı. Aradaki duvara da (Berlin Duvarı) sonradan utanç duvarı denmiştir Kasım 1989'da Doğu ve Batı kısmı ikiye ayıran duvar yıkıldıktan sonra Berlin tekrar bir bütün olmuştur. Berlin'in doğu tarafında yoğun bir restorasyon yaşanmaktadır.Kenti ikiye bölen Spree Nehri'nin, iki kıyısında, Cölln ve Berlin adlı iki balıkçı köyü olarak bölünmüş bir halde iken ilk kez 1307 yılında birleşti. Brandenburg'un (sonra Prusya'nın) başkentiydi. 18. yüzyıla kadar o kadar mühim bir şehir değildi. Ancak Prusya'nın güçlenmesi sürecinde kuzey Almanya, sonra Avrupa'nn bir siyasi, iktisadi ve kültürel merkezi oldu. 1871 yılında Alman İmaparatorluğu'na bağlandı, Hitler zamanında harabeye döndü, müttefik devletler tarafından işgal edildi.İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra şehir Doğu ve Batı Berlin olarak ikiye ayrılmıştır. Kentin imparatorluk merkezi Mitte'de doğuda kaldı. Berlin'i inşa eden mimar Karl Friederich Schinkel'in tasarladığı binalar, büyükelçilikler, saraylar, müzeler hep o tarafta kaldı. Türkiye'den çalınan Bergama Sunağı'nın sergilendiği dünyanın en önemli müzelerinden biri olan Bergama Müzesi , Cölln ile Berlin'i birleştiren anlaşmanın yapıldığı St. Nicholas Kilisesi de Doğu Berlin'de kaldı. Kent tekrar birleştiğinde Berlin her şeyin çiftine sahip oldu. İki parlamento binası, iki büyük üniversite, iki büyük havaalanı, iki kent merkezi ve iki Mısır müzesi vardır.